Köy Göçleri Şiiri - Muharrem Elmacı

Muharrem Elmacı
46

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Köy Göçleri

Zaman zaman bir köy şiiri yazayım deyip başlıyorum karalamaya. Köyümüzün eski meydanı, köy önü dediğimiz köyümüzün hemen altı, ekin tarlaları, harman yerleri, ekinler kalkınca oyunlar oynadığımız, güreştiğimiz, boğuştuğumuz, yaylımdan gelince koyunun kuzusuyla, ineğin buzağısıyla, atların tayıyla buluştuğu, tavuk, hindinin gezindiği, etrafında dikenli telleri, beton duvarları olmayan, sınırları ise bir kara saban çizgisi olan dümdüz tarlaları aklıma geliyor.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi nerede bir köy şiiri, türküsü görsem içimi sızım sızım sızlatır. Yaşlımızın gencimizin geçim sıkıntısı, daha iyi hayat sürme sevdası ve başka nedenlerle varoşlara göçmemiz yüzünden köylerimiz maalesef Sivas Divriği türküsündeki,

“Asrı gurbet harap etmiş köyümü
Bülbül gitmiş baykuş konmuş gel hele
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapıları kitlemişler gel hele

Gel hele de kömür gözlüm gel gele
Gel hele de dudu dillim gel gele”
hikaye gerçeğe dönüştü. Yurdumuzda köy mefhumu kalkar oldu. Kara saban, kağnı, dirgen, yaba, samancıl, döven, çömlek, caba, testi, şırapana, kalbur, kasnak, elek, dibek, değirmen, harman kelimelerinden kaçı kullanılmaktadır? Yazık. Büyüklerimizin ömürlerini, bizimse çocukluğumuzu geçirdiğimiz o doğallık yok oldu. Yayık ayranı yok, fırında taze pişmiş bilik yok. Ayranda süzme katık, sütten çökelek yok. Yok Allahım yok! Ne çok çabuk geçmişimiz siliniverdi. Tıpkı yangın yeri gibi. Harap bir kaç ev. Çoğu boş, bir kaçında yaşlı, ayağını sürüyen ihtiyar. Ne harman yeri kaldı, ne meydan yeri. Ne düğünlerde ortada ikili, dörtlü, bazen sekizli karşılıklı oynayan erkekler, düğün bayram günlerinde salıncak kurup mani söyleyen al yanaklı, al elbiseli kızlar yok. Köyde at yok, ata binebilecek belki insan yok. Köyün meydanları yok. Açık olan üç beş evin her birinde televizyon. Akşam oturmaları bitmiş. Muhabbetler kalkmış. Köy odası yok, köy odasında, köy gençlerince yapılan ferfene yok. Gönüller gibi etrafları dikenli tellerle çevrilmiş yarım dönümü geçmeyen, bölüne bölüne tütün tabakası kadar kalmış, tarla denirse, bahçeler…

Hiç unutmam, rahmetli dayımın düğünüydü. Ben çocuğum. Belki üç, belki dört yaşındayım. Gelin almacılar (gelin alayı) gelince, tam hatırlayamıyorum, bekli de gitmeden köyün altında at yarışı yapıldı. O yarışta annem çoğu erkeği geride bırakarak birinci olmuş, atının boynuna upuzun bir basma takılmıştı. Biri, beni atın üstündeki anacığımın kucağına verdi. Anamın kucağında atın puful puful soluyuşu, yerinde duramayışından sanırım korktum. Anacığımın at üstündeki peçeli yüzünü hala hatırlarım. Şimdi bile, zaman zaman yaşlı ve yorgun, ayağını sürüyen anacığıma takılır: “Hani o at üstünde ceylan gibi süzülen yirmilik anam, hadi kalk naz yapma.” derim. O da iç geçirerek: “Ah oğul, nerede o günler.” der.
Sanki biz o köyde yaşamamışız. Sanki anacığım genç olmamış. Ben çocuk olmamışım. Mısır tarlalarından mısır, salatalık olan bahçelerden, salatalık çalmamış, erik çalmamışım. Değirmenin yanında dut yememişim. Büyük karaağaçtan sarkan asmanın koluna salıncak gibi binip sallanmamışım. Kışın “Küçük Tepe”den kayak kaymamışım. Değirmenin arkına buzlu suyun içine düşmemişim. Baharda çiğdem, menekşe, karaguk toplamamışım. Baharda gödeye katılmamışım.Cumartesi öğleden sonra okul tatil olunca köy meydanlarına yesir(esir) , çelik çomak, saklambaç oynamamışım. Kızların salıncak kurup, mani söyledikleri yere gidip –kızları erkekler seyretmez çok ayıp- diyerek onların tarafından çocuk yaşta kovalanmamışız. Komşularımızdan eli yatkın biraz beceriklilerinin yaş, uygun ağaçtan ısıtarak, biraz ateşte kızartarak dirgen, üçparmak, anadut, samancıl, zevle olacak diye toprağa kalıp gibi baskıladıkları tarım araç edevatlarını sökmedik. Köyün alt tarafındaki evlerin bacalarından içeriye taş geçirebiliyor muyuz diyerek, taş atış yarışı yapıp evlerin bacalarını mı taşlamadık. Camide ezan okununca, imam namazdan sonra namaz surelerini okuttuğu için camiye koşup cemaate namazlarını mı yanıltmadık. Köye çerçici gelince dedemin çiftte (tarla sürerken) giydiği eski yün çoraplarını verip, üzüm ya da sakız mı almadık.
Bu acı hatırayı okuyan gençler; burada bir çok isimin ne olduğunu bilemeyecekler. Yaşlı biri bir şeyler karalamış diyecekler. Kim bilir okuma zahmetine bile katlanmayacaklar. Geç onu diyecekler. İşte bu şartlarda ne şiiri çıkabilir ki. Allahtan bu tatil gününde bu notu almak duygusu içime doğdu.
Kim bilir toprak mı çekiyor.
Varsın çeksin. Şato gibi mezarlar içinde yatmak bizim şanımıza yakışmaz.
Çalılık, dikenlik, yolun kenarı Allah Allah diyor.

10.12.2011-Sinop

Muharrem Elmacı
Kayıt Tarihi : 10.12.2011 14:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Can Abdullah Yıldırım
    Can Abdullah Yıldırım

    Çok doğru ve güzel demişsiniz ustam o günleri gerçekten özlüyoruz. ellerinize yüreğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Enver Bilgiç
    Enver Bilgiç

    '''''''''''' Köyüm
    Yüreğimde sevdam dilimde türküm
    Onun kucağında doğdum büyüdüm
    Sürekli gözümde canlanır köyüm
    Her köşe başında vardır bir öyküm

    Yeller eser duman tüter maziden
    Başaklar sallanır düz araziden
    Hesabımı tartsam bir teraziden
    Kurdunda kuşunda vardır bir öyküm

    Ninemin dizinde avlu dibinde
    Dedemin dilinde sürü izinde
    Kışla tepesinde koruda inde
    Kırında kaşında vardır bir öyküm

    Çocukluktan kalan yarım oyundan
    Bağrı yanık Kara Tepe boyundan
    Çobanken güttüğüm kuzu koyundan
    Dağında taşında vardır bir öyküm

    Alın teri sular tavlı toprağı
    Hasat erken olur düşer kırağı
    Güz gelir ayırır dalı yaprağı
    Yazında kışında vardır bir öyküm

    Çapa yapar kızlar mani yakarlar
    Düğün dernek olur kına yakarlar
    Ellerinde bakraç yürek yakarlar
    Çeşmenin başında vardır bir öyküm

    Fırınlarda pide kırma dızmana
    Pişmeden kokusu varır bostana
    Acılı biberle ayran yanyana
    Sofrada aşında vardır bir öyküm

    Neciplerin Enver bakın ne söyler
    Cennet gibidir bu güzelim köyler
    Gün batarken dünya malını neyler
    Musalla taşında vardır bir öyküm

    Enver Bilgiç - 26-05-2013

    Cevap Yaz
  • Enver Bilgiç
    Enver Bilgiç

    Beğeniyle Okudum Üstadım zor bitirdim boğazım düğümlendi çok etkilendim yazan güzel büyük saygın yüreğiniz var olsun saygılar...

    Cevap Yaz
  • İbrahim Değerli
    İbrahim Değerli

    Anlamlı içeriği fevkalede güzel....Saf ve temiz duyguların yansıması fevkalede güzel bir eser olmuş sayfanızdan memnun ayrlyorum.kutlarım efendim saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    tebrikler dost kaleme

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (14)

Muharrem Elmacı