Koşmak/yazmak üzerine/dayatma ve sus gün ...

Zafer Zengin Etnika
1608

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Koşmak/yazmak üzerine/dayatma ve sus güncesi..

. DİKKAT! uzun uzun okumayı sevmeyenler giremez

Koşmak üzerine;

Kimse koş demedi. O gün taktım kafaya, birazda rampa olan yerden aşağı doğru koştum. Yolun bitimi karayoluna çıkıyordu..Topuklarım kalçalarıma vuruyordu önce..hızımı alınca artık adımlarım beni alıp götürmeye başladı..Yüreğimin atışını duyuyordum. Karayoluna 30 metre falan kalmıştı ki durayım dedim duramadım..Aklımdan kendimi bırakmak geçti..Bıraktım ama ayaklarım arkamdan öyle tuhaf geldiler ki yerde 3 metre falan sürüklendim. Çenem acıyordu..Dizlerim göğsüm ve ellerimde ne kadar acı varsa toplamışlardı. Avuç içlerimden derimin içinden kum taş buğday sapları çıkıyordu.. Nereme dokunsam sancıyordum.. öyle acımıştım ki yinede onun gidişine benzemiyordu. Kendime sövdüm sonra
Ne zaman bir akılsızlık yapsam söverdim kendime. Kendimle gittiğim maceralarım hep benle. Oturdum yolun kenarına hem bana hem ona ağladım.

Yazmanın nedenleri;

Konuşmayı unutmak için yazmaya başladım..Sonra tesadüfen susun ne olduğunu öğrendim..İlla orada olayım diyorum bazen..Dışardan bakanların manyakça bulduğu bir şeymiş gibi ne zaman sevişmek desem yüzüme bakıyorlar..Dünyanın en acı en garip kelimesi sanki sevişmek.. Oysa aç bir insan, kadın erkek fark etmiyor..ne kadar da hasret başka bir insana.. şanslı saydım kendimi hep.. Aşık olmasam bile beni seven kadınlarım oldu.. İnsan yaşayıp da güzel şeyleri gördükçe sırf bozulmasınlar diye azaltıyor onları geri yaşamayı. Rutinliğin gölgesi örtmesin istiyorsun.. Çok beğendiğin bir şarkının bile bir süre sonra insanı canından bezdirmesi gibi haller işte.. Sevgi çeperinin yanında kalıyor içeri giremiyor.. Yaban bulanların sana yaklaşımı da böyle.. yenecek bir şey değil diyorum insan.. dilimizin açlığımı, içimizin mi daha baskın diye izliyorum.. Yanlış
kapıdan gelen misafir gibi geliyor bazı insanlar.. Vermeden dostluk sevgi kapısı açılsın istiyorlar.. Oysa güven kapısı kurulmadıysa servet parada geçmez orada diyorum.. Geçse zaten paylaşılır senin benim söylemleri ölür kalır.. Kendime saklıyorum fikirlerimi bir duş alsam ıslansam cesurca soğuk su altında kendime gelsem, hoş gelsem diyorum
Sakallarımı da keserim.. Temiz görünmek yakışıyor bana ve insanlara.. oysa serseri bir Gezgin olmak hep aklımda kalan şey..kimsenin aramadığı şeyleri aramak.. duyulmamışları duymak.. öğrenilmemişleri öğrenmek ne güzel olurdu.. sadece ne güzel olurdu da kalacak şeyler belki..hem kimin umurunda..herkes düşmüşken kendi kuyusuna..Sözler dönüp dolaşıp
Geliyor züleyha ile yusuf’a..yusufun bile kuyusu var..sanki kaçıp kendini
Saklayan insanların sığınakları evleri barkları..inzivaya çekilen dağ evleri
Ya da çile haneler gibi..yusufun bile kuyusu..sanki bizim yok..Kör karanlıkta şiir ışığından bulmak bir şeyleri..yazmak kuyudan cıkmak belki
Belki de belki.

Dayatmalar ve kurallar üzerine ve mesela dilbilgisi;

Özgürlük ve uçmak aklıma nasıl geldi bilmem..sanki bu eylemi yapan herkes aynı çizgiye gelince garip bir şekilde içinden uçma isteği geçiyor.. “Pink floyd” dinlerken bile özellikle “learning the fly”çalınca kulağımın dibine kolonları koyup hele yalnız kaldığım zaman o gecelerde uçup giderdim ki.. uyku bir güzel uçmaktı bence..hele ne zaman uyudum nasıl daldım bilmemek en keyifli işlerden biriydi..ne zaman yalnız kalsam dinler uçardım..hep o uçurum ve uzakta görünen uçurum dibi gelirdi aklıma.. Nedense dibinde bir göl düşünüyordum.Sanki o yükseklikten düşersem ölmeyecekmişim gibi oysa 30 metreyi geçen yükseklikten insan düştü mü biliyorum ki su beton etkisi yapar taş kesilir resmen..Hiç yapmadım ya Rüyalarımda düşlerimde yapıp kolayına kaçıyorum..Ölmek adına değil de o korku ve o heyecan nasıl bir şeydir bilmek isterdim hala..Belki de hala çok korkuyorum.. Kendinden ve başkalarının düşüncelerinden çok korkanların bile düşleyemediği şeyleri düşlüyorum..En olmazlar en olurlar arasında farkları görmek tek sıradan insan kimliğinden koparıyor insanı kaldırımdan inerken bile binlerce şey düşünenlerin olduğunu düşünüp iyi ki..Onlar gibi değilim diyorum

Gidip sigara alsam çok içmeye başladım.. ne zaman yazmaya otursam ipin ucunu kaçırıyorum.. tütün rengini alacağım diye düşünüyorum.. Ali’ye gitsem keşke.. bir sinemaya giderdik.. o ses bombardımanı içinde mısır yer kola içip kaybolurduk. Ne çok çalışıp ne az şey yapıyoruz bu son aylarda ona şaşıyorum.. ne için kim için bu iç parçalama aklım almıyor
Alsa da görmezden geliyor..su akar yatağını bulur, olursa olurlarda bir
Yanım..

Zor beğeniyor insanlar artık.. Güvenmiyorlar çok didikliyorlar insanı..demek ki hatalardan bundan dolayı oluyor diyorum.. ne kadar çok güvensizlik kokuyor ortalık bu koku beni hem ürkütüyor hem tiksindiriyor artık.. korkmaktan değil bu kokudan tiksindim artık.. ve düşünmek diyorum

En fazla bir insandan sevgi beklemek.. ne anlar ki bu durumdan o da çok şüpheli.. Kimse düşünmüyor sanki herkes bir telaş içinde yaşayıp hemen mutlu olayım derdinde.. Bunu o kadar kolay görüyorum ki.. Keşke görmesem daha rahat olurdum diyorum. Şu son filmde güzeldi.. O eski bize güzel gelen aşkların olduğu filmlerde yok artık.. En son “melekler şehri”aklıma geliyor bir de “Leon” adlı film garip işler belki ama oradaki tam teslim olmuş aşklara imrenmemek elde değil..Sonra dönerim bu konuya belki.. şimdi bir şişe bira olsa da içseydim boğazımı yaka yaka inseydi şöyle aşağıya ne iyi olurdu..Sarhoşluğu sevmiyorum..Az azık
biraz su ve sırtta yatakla gezginliğe çıkmak sanıyorum çakır keyifliği.
Bu yüzden belki en çok kaçmalarım geceleri..Ne ye lazım ki hangi
Yöne gittiğin..belki soğuk olmayan bir yer..dışarıda da yatsan üşümezsin.
Üşümek halen canımı sıkıyor. Daha kemiklerim ısınmadan yazda bitti.
İçimi daraltan kendini kanırta kanırta tanıtan hüzün mevsimi de geldi.
Yağsın yağmur elbette şöyle iki saat sonra açsın hava..anlayalım
kapalının ardından açığın içimize faydalarını..hani depresiflik değil bu aslında..ışık insanı tutuyor bazen ayakta..şimdi ne kadar çelişki varsa yazıyorum..hepsi benim..ne kural ne kaide ve korkmakta yok.

Sus’a giderken;

Her sabah bir sus geliyor kapıma..Gözlerimi zor açıyorum, el yordamıyla tutuyorum ışığı..Ortamıza bırakıyorum..Her sabah böyle..Çok sonraları anlıyorum ki bir kuş bu..Ağladığını seziyorum bazen kendime gücüm yetmezken teselli havuzunda el uzatıyorum ona..seviyorum..Birbirimizi
Görmesek saçımızdan teller düşüyor.. Bazen dünyanın en çaresizi oluyorum..bir gün ne yaşadın diye sorduklarında az şey diyeceğim..ne çok yaşattım bana kalacak belki..önemsemiyorum..dağların ardını göremesem de denizin içinde küçük balıkları görüyorum..onlarla geziyorum dipleri..seviyorum bu gezmeleri..en çokta öğlen üzeri
Sessizliğin dinlendiği saatleri..akşamlar yine çakırkeyif beklemek
Kalemi elime alıp yazmak içimin gördüklerini..en sevdiğim iş şimdi
Aklım emekli olsam ne yaparımlar da..o zamanlar gelsen otursan yanıma
Çay içsek seninle..bazen susarız uzaklara bakarız..bakarız.

Sus nedir, bana görenin yazılı hali;

Sevişirken tanrının bile adının anılmadığı yer diyorum..O son nokta
Bana göre hiçliğin hissedildiği tek yer..sonrası sigara yakmak
İçi tekrar hatırlamak..inansam başka adlar koyardım..Benlik bir şey yok
Sırf onlar anlasınlar diye “sus”a orgazm anı diyorum şimdi..Güzel isim
Değil mi hani top atılsa duymuyorsun..Sen senlikten çıkıp isminden
Milliyetinden dininden ve statünden sıyrılıp yalın insan kalıyorsun orada
Herkesin ortak ve aynıya yakın hissettiği tek şey belki..Tartışırdım
Yorgunum diye dokunmuyorum..tekrarlar baygınlık veriyor bazen
Kendime susuyorum..Ben’imin ellerini ısıtıp yanaklarıma sürüyorum
Kendime kendimi hatırlatmak ancak böyle oluyor.

Sus sana anlatmadığım bu şey işte..merak eder sorardın ya senle hiç yaşamadığımdandı..Hani istersin başımı belaya sokarsın diye saklayıp “boş” ettiğimdi. Hiçlik ve boşluk üzerine söylediklerimi düşünüyorum..Genel bilgilerle anlatamadıklarımı ya da sakladıklarımı bilmem kaç cilt kitaptan okumuş, anlatmaya çalışan kendi dışında okudukları olan “o insanlar” geliyor aklıma..haklarıdır diyor ses çıkarmıyorum..Oysa başka dünya olmalı kendilerini tanıma yolunda..kaç yol var..kaça bölünmüş onu anlıyorum Benden bu kadar şimdi gidiyorum..Tercihimi dilediğimce yapıyorum..Dünyanın en güzel gözleri,sözleri ve memeleri kandırmıyor beni..çirkin şeylere teslim oluyorum..kuralları daha sade..en ilgincide kurnazlığın “iç” için kullanıldığı ender yerlerden diyorum..hırs yok orada..seni istiyor ve alıyor..Donanımların tecrübelerin öldüğü yer işte..yalnızlığın karşılıklı değişildiği yer..kendimi kandırsam da teslim oluyorum..oysa biliyorum sonuçlarını.. aldırmıyorum işte bir kereye mahsus kendimi yol kenarında meyve vermiş erik ağacı yapıyorum..ya da susamış bir yolcuya ucu yosun tutmuş çeşme..uykum geldi gitmeliyim..Güzel gülmeyi unutma.. Gözlerinden öperim..yanaklarından ve alnından..aklım karışmasın diye öpücük almıyorum dudaklarından..

Sus nedir derken, bildiklerimi unutuyor..sırada ne var onları bekliyorum...

..

Zafer Zengin Etnika
Kayıt Tarihi : 23.10.2005 17:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melih Coşkun
    Melih Coşkun

    İç'ine sağlık dost.
    Konuşurken sustuklarını bağırarak yazmaya devam et sen...
    Tebrikler ve sevgiler...

    Cevap Yaz
  • Tülay Eker
    Tülay Eker

    Konuşmayı unutmak için yazmaya başladım..Sonra tesadüfen susun ne olduğunu öğrendim....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Zafer Zengin Etnika