Koruk üzümden hasap sorar
der mi ki
ben böyle iyiydim
üzüm şaraptan
Belki de ertesi gün
yaptığından utanır ten
aşk böyle bir şey değil mi zaten
yanyana gelip geçip giderler
birbirlerinin habersiz varlığından
beyaz kuş tüyleri gibi havada dansederek
uçuşur hayatlar
paralanırlar yaralanırlar
kuş tüyü gibi hafif
gelinlik gibi
beyaz gelin yatağına tepeden salınmış
cibinlik gibi tül tül
sabahın teni gecenin canından ayrıldığı dar vakitlerde
tan yeri ağarırken
gül olmak için çırpınır patlar tomurcuklar
tıpkı şarap olmayı bekleyen
sele sele üzümler gibi
karanlığı saran ezan sesleriyle
annelerinin karnında secdeye durur mu ki bebekler de
hayat bir öncekilerin tercümesi gibiydi
iyilerdi
kötülerdi
yanımızdan geçip gidenler
sen ben
o dediklerimiz
onları görmek bize size onlara iyi gelirdi ama
ama konuşmazdık
sonra yağmurlar yağardı
güneş açardı
bir kaç kez daha bulutlanırdı gök
sis sarardı hayatı
kış zemheri derken
baharı beklerlerdi dört gözle
ezanı bekleyen abdestli müminler gibi
böyle böyle yaşlanıyordu hayat
yeni gelenler bir öceki denklemin çözümü
tercümesi gibiymiş sanki
yaşlanıyordu günden güne
döne döne
ve yıkıcı bir çığ misali
her bir şeyi katarak önüne
sabaha uyanan canlı cansız her şey gibi
secdeye kapanırken
6/Ocak/2012/Cuma/Bodrum
Yüksel Nimet ApelKayıt Tarihi : 6.1.2012 08:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu güzel şiirinizi okurken, üzüm deyince,
taa seneler önce, ilkokulda iken
dergimizde bir monolog vardı. Onu müsamerede iki
arkadaşla beraber oynamıştık.
Hâlâ unutmadım.
Şiirinizde biraz hüzün sezdim...
Belki sizi biraz gülümsetebilirim.
Sonsuz sevgiler ve saygılarımla...
Tm puan...
FINDIKLA ÜZÜM...
FINDIKLA ÜZÜM
İnsan bazen parasıyla derde girer derler ya, çok doğru, ben de kendi paramla derde girdim işte. Tanrı kimseye böylesini vermesin. (Bir yandan fındık üzüm yer) Dün kumbaramı bankaya boşalttım. Birazını harçlık ayırdım. Soluğu doğru kuru yemişçide aldım. Ne yalan söyleyeyim, kuru yemişi çok severim. Bana yemek yerine kuru yemiş versinler razıyım, hiç bıkmam. (fındık, üzüm yer.)
Neyse, uzatmayayım, manavdan kuru üzümle karışık fındık aldım. Onları evde bir tabağa döktüm. Aaaaa, bir de ne göreyim? Fındıklar birer birer yuvarlanıp üzümlerden ayrılmıyor mu? Hepsinde bir surat, bir surat…
-‘’Ayol, dedim, ne oluyorsunuz? Niçin birbirinizden ayrılıyorsunuz? Ben sizi tanıdım tanıyalı, fındık ve üzüm kardeş gibidir.’’
Kalın sesli bir fındık söze karıştı:
-‘’Sen peni yanliş tanimişsun. Ha pen Garadenizliyum. Üzüm Ege denizlu. Ben sertim, o yimuşakdur, ben gerginum, o puruşuktur.’’
Üzüm:
-‘’Affetmişsin onu sen! Ben buruşuk muruşuk değildim. Cam gibi gergindim. Çocuklar beni kışın da yesinler diye bu hale geldim. Soyumu sopumu gel de İzmir bağcılarına sor.
Fındık:
‘’İzmir nerde? Tirabizon nerde? Sen cel de penu Garadeniz gıyilarindan sor. Finduk teduğun ha ordadir anlay misun?’’
Üzüm:
‘’İşim yok da seni tâ Karadeniz kıyılarından soracakmışım. Hem sen öyle kıskançsın ki, ben nereye gitsem sen de gelirsin. Manavlar yetmez gibi, mahalle bakkallarının çuvallarına bile dalarsın!’’
Fındık:
-‘’Uy! Pen mu senu kiskanacağum? Senin o puruşuk suratunu mu kıskanacağum? ‘’
Üzüm:
‘’Suratımı değil, rengimi kıskanıyorsun, lezzetimi kıskanıyorsun, müşterilerimi kıskanıyorsun.’’
Fındık:
-‘’Ha punlari da nerden uyduraysun? Bana bak, gafamı gızdıraysun!’’
En sonunda dayanamadım:
-‘’Kesin artık şu kavgayı! Amma da geveze şeylermişsiniz haa! Ben ne demiştim size? Fındık ve üzüm her zaman kardeş gibidir. Hem siz, yan yana, beraberken kırmızı beyaz renginizle şanlı Türk bayrağımızı hatırlatıyorsunuz. Ayrılırsanız, bu şerefi de kaybedersiniz. Hadi, yanaşın bakayım, yanaşın!’’
Fındık:
-‘’Yanaşun yanaşun deysun da, ya nasıl yanaşalum da? Finduğu sağ cebine, üzümü sol cebine koymişsun. ‘’
‘’Hakkın var’’ dedim. Bir cebimden fındığı, öbür cebimden üzümü aldım. Birbirine karıştırdım. Vay sen misin karıştıran? Açtılar ağızlarını, yumdular gözlerini. Benim de artık tepem attı:
-‘’Sizi utanmazlar sizi!’’ dedim. Attım ağzıma, hepsini yedim…
(1959-1960 İlkokul dergimizdeki monolog)
TÜM YORUMLAR (3)