Körlenmiş duyguların boşluğunda beden geçmişin ağır bedellerini öderken kendini ayakta tutma çabasının içinde umarsız kalabilir mi hayata?
Örselenmiş iç dünyasının pencerelerini kapatabilir mi? Nefretin ve kinin acımasız yapılanmaları dururken yüreğinin inlerinde, hayatının neresindeki sevinçleri açığa çıkıp da alır götürür kişiyi çocuksu dünyasına?
Şimdi sakin bir tavırla veya boş vermişlikle geriye baktığımızda yüreğimizde iç yangınları çıkartan, kendimizi durduğumuz yerde hoplatan hangi olayları veya yaşanmışlıkları hatırlamayız?
Şimdi çok geç düşünmek için veya yaşanmışlıkları gözlemek için dediğimiz zaman artık kapıya gelip dayanmışsa suçlanacak hangi duygular kalmıştır bedenimizin kuytularında? En acısı suçlayacak birini bulmak istemeyip kendimize var gücümüzle vurduğumuzda yara bere içinde kalan vücudumuzu tuzlu su ile yıkamış gibi bir acıyla çaresiz bakışlarımızı dolandırmaz mıyız mazi denilen boşlukta…
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.