Kalbimde filizlenen bir ney sesidir
Tılsımı çözülmüş kitabelerinizin anahtarı
Dudaklarımda
Surlarınızın rölyefine kazınır suret-i hüznüm
Işığınızla yaralı gökyüzümün
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Nurhan hanımefendi şiiriniz çok güzel. Peki sizce nedir korku.
Batmış şehirlere girememekmidir asıl canı sıkan yoksa giripte o şehirlerde yolu bulamamakmı. Bulmakmı zordur bulmayı istememekmi? elini vermekle başlar yol bulmak doğru kişilere. Ki salmasınlar değişmesinler o elleri hiçbir şeye…
Korkutur elbet insanı batmış şehirlerin gürültüsü..debdebesi..isyan ettirir bazen alabildiğince bağırmak istersiniz lakin sesiniz dışarı duyulmuyordur. Kendi içinizde yankılanır o haykırdığınız sözler…mühim olan kalabalıkta o sesi duyanı bulmak olur bazen..ama asıl önemli olan yanlızlıktada o sessizliği aşılayanı bilmek ve unutmamak için çabalamaktır. Bazen o ses size yol gösterir..işte buradayım buradan yak ateşi sende aydınlan başkalarıda seninle aydınlansın..yazgılar herkeze özeldir lakin ateşi bırakma ki elinden karanlıkta kalmayasın..tutuşturulsan bile kısa kibritlerle her daim..elindeki ateşin ışığı bırakmaz firar etmesi için ruhunu..ne uçurumlara ne gelgit akıntılarına. O zaman anlarsın ki ne güçlü bir ruha sahipsin..Ezelde sana üflenen ruhtur o çünkü ve o sesi sadece sen duyarsın…
kitabe,tılsım, anahtar,ney,inci,istiridye,rolyef,batık şehir,ateşperest,putlar...Tüm igelemler alt birilinçte bir zamanlar hayatı doyasıya yaşayan ve artık antik kentler gibi yalnızlığı soluyan bir yürek sağrısı izlenimi veriyor..Şiirin en can alıcı bölümü; Körlüğüme inci biriktiren/ istiridyeydiniz, dizeleri...
Müthiş bir gözlem, sıradışı bir benzetme; somutlama duyguları elle tutulur hale getiriyor.Ses,tema dil ve anlatım bütünleşmesi iyi bir birikim düzleminde, çok da zorlanmadan, şiire duruyor... Son dörtlük, aslında hiç de ihtiyaç yokken, bir yakarışa dönüşüyor..Kanımca bu ruh, kurtarılmak yerine engin uçurumlarda seyr-ü seferi seçmeliydi...Ama bu sizin gerçekliğiniz, yine de bir okur olarak son dörtlüğü kendimce yorumluyorum;bırakın firari ruhumu,küstah bir rüzgarın, koynuma üflediği uçuruma,ona dingin vadiler yakışmaz, acı, bende hayat bulur size uğramaz...gibi.e, şiiri bir şairi yazarmış, bir de ,kendince, okuyanı...Bu da benim kendimce finalim...Çok güzeldi dememe sanırım gerek yok, sığ kalır güzel olmak.Şiirdi bu, okuduğum bunca şey arasında...Cemil Yüksel
Nefis bir şiir....Ruhunuzun derinden kanayan duyguları enfes olmuş....Saygılar.......
Derin bir şiir okudum kaleminizden.
tebrikler
Tebrikler, çok güzel bir şiir. 'Işığınızla yaralı gökyüzüm'. Çok hoş. Sevgilerimle.
Suna Doğanay
duygularınız yağmur yüklü bulutlar gibi
dizeleriniz sağnak sağnak..........
kutlarım sizi
saygı ve sevgilerimle
selam
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta