Dalga dalgaydı bakışların, gözlerimden yaşlar yuvarlanıyordu göğsüme doğru yol alıyordu. Yaşam çoğu zaman kararsız hareketlerle kendi kendime yol alırken.
Sebepsiz korkularım hüküm sürmeye başlamıştı ardı ardına gelen, farkında olamadığım korkularım oluşuyordu. Hazmedemediğim yaşam kesitinde maruz kaldığım bu hazmı zor tavırlarla karşılaşmamın çoğul sebebi yalnızlığımın sebebi olan korkulu yaşam sebeplerim oluşuyordu.
Baştan aşağı korkular yalnızlığıma yapışmıştı sebebi neydi ki ben uzun zaman olan bu yaşam korkuları ile uğraştaydım. Sen gitmiştin, tarafsız düşlerim oluşmuştu, senden nefret edişim yaşamımı olanca şiddeti ile zorlaştırıyordu.
Kendi özgürlüğümü kendim sınırlıyordum ve kendimi kendi oturduğum mekâna kilitlemiştim sanki sadece kendime yetiyor ek yükler taşımaktan veya ayrılıkla gelen yalnızlaşma korkuları ile ulaşmam mümkün değildi.
Sadece sen fotoğraflarındaki gülümsememin ağırlaştırılmış şekliydi gözlerimi ayıramadığım ve sen artık yaşam destekçim idin.
Gülmek çok yakışıyordu gözlerine ve ben gözlerinle çoğu zaman konuşuyordum. Günleri gecelerime ekledim sen gülüşlerine bakmaktı amacım. Öylesine ağırlaştı ki düşüncelerim kararsızlıklar ardı arkasına sıralanırken, yaşama dair ne varsa kendimden kopardı beni. Öylesine düş yorgunluğuydu bu yaşamın şu anki kesiti.
Düşüncelerim ağır geliyor kendime. Varlığın ile yokluğun arasındaki farktı yaşamın ucuna doğru uzaklaşır hali.
Aslında yarınsız düşlerdi bunlar, kendi kendine güç veren, ardında umut saklanan, geleceğin düşleri ile geçmişin kasvetlerini içinde tutan.
Garip bir beklentisizlik zamanlarıydı bunlar sakıncalı nefesler aldığım. Dar zamanların korkulu düşünceleriydi hesabı yapılamayan, sadece umut ve direnç geleceğe saklanan. Biraz korku, az biraz korkusuzluk, daha çok umuttu içimden gizliye kendine göre beklentileri olan, sonrası asla bilinmeyenden ziyade tahmini bile olunmayan belki de aşırı olmayan doğal isteklerimdi?
Sevmenin özel tarifiydi bu oldukça zorunlu yaşam gerektiren “umut” ve de kendine güven ile sevgideki gerçeklilikti içinde gülümsemeler saklayan.
Belki de dünlerin beklentilerinin içine gizlendiği özleme dair içte saklanan veya kabulü zor olan şartların içindeki özlem giderici umutların bu saklıda kalan.
Uykusuzluğuma eşlik eden düşüncelerim ile oldukça uzun zaman kavramında varlık mücadelesi veriyordum. Gözlerimin önünden gitmeyen gülüşünle beraber benim hiç kullanmadığım vedalar anında hoşça kal derken, kalana söylenen “öptüm” kelimesinin vurucu yanıydı benim üzerimdeki etkisi. Ve bana hoş bir düşüncesini bırakırken, tekrarı olur mu diyerek düşlerime iştirak etti sesim.
Evet sevgili, öptüm kelimesinin “sevdim” kelimesinin önceliğini taşıyan gibi oluşum önceliğini taşıyor gibi oluşum söylenemeyen “sevdim” kelimesinin alt yapısıydı.
Ve “ben seni gerçekten sevdim” kelimesinin önceliğini taşıyor gibi oluşum söylenemeyen sevdim kelimesinin alt yapısıydı belki de? Ve “ben seni gerçekten sevdim” kelimesini kullanırken içimde oluşan titremeye yapışık gülümseme hislerine uzun yıllar alışık olamamıştım. Kendimi acılanmaların çemberinde dolaşırken “gülümsemem de ayrı bir yapıya sahiplendiriyordu beni.”
Seni yıllara sakladım sevgili sesini yıllarca özlerken “öptüm” kelimesi ile içimdeki dalgalanmaları sakinleştirip beni dinginliğe ulaştırdı. Saatler yayarken bu gizli mutluluğumu yıllarca düşleyip de elde edilmiş gibi özel bir sevinç olgusu tesiri oluşturuyordu.
Yalnızlığı anlatan bir Çobanın kavalı...
Sadece belki de bir off sesi ile yalnızlığa ulaşacak.
Düşlemek ile düşünmek arasındaki bir çizgideki yaşamın anları ki çok kısa.
"Seni düşlemek" diyor içimdeki ses, "düşlemek ki gülüşünü eklemek gerek görme duygusunun ebedi olacak zamana kadar."
Kaç kere kaç yıl benle beraber sevgi adına yaşadın sen?
Ve kaç yıl adadık birbirimize derken, kaçıncı yıldı bana ihaneti tanıtan veya kaçıncı yıldır beni yalnızlığıma terk ederek belirsiz zamanları hangi belirsizliklerde yaşayarak bana özlemi hediye edip baş edilemez veya acılanmalarla bedensel zorluklarla yaşama bıraktın beni.
Kaç kere kaç düşünceyi tartıştık seninle, en acınılası yalnızlık sendromum değil miydi umursamadığım. Sonraları dönüşünle ağlama sendromları ile beni kendine kendine acılanmalara iterken, bağışlanmaz duyguları bana bırakırken, sonradan dönüp bana acılanmalarını anlatırken, var oluşunun pişmanlığını kaç kere bana, beni inandıran senaryolarla yaşamımın dağılışına erteledin.
İnanmak, içinde hoş görü duygularını saklarken, benim zayıf tarafımdan vurup sahte gözyaşları ile sevgiyi öne atarak var olan duygularımı hırpaladın. Yıllar sonra kendimle baş başa bu düşünceler ile içtenlik savaşı verirken yaşamın acımasız duygularında varlık savaşı vermenin çaresizliklerini bu günlerde yazdıklarınla inandırıcılık vasfını kullansan da artık geceler sabaha ulaştı.
İnanmışlığın bedeli ödeniyordu yalanları inandırıcı hale sokmanın gerçeksiz söylemlerine inanıp, acınası duygularıma yenik düşmem.
En büyük kaybım doğru ile yanlışın ayrıştırma zamanlarımdaki inanmışlık duygularımla yaşamımda kaybettiklerimdi yaşamın bu günkü zamanlarında onurlu duruşumla acıları yaşamış olmamdı.
Kendime has düşüncelerimle anlatılar arasındaki farktı yaşamıma yön veren acılanmaları yaşayışımın sebepleri.
Tek başıma kendi yalnızlığımı ve de acılanmalarını ve yalnızlıklarını anlatamayanları hiç fark edemedim galiba soyutlayıp kaldım sıra dışı olarak tek başa.
Ve… Verecek çok şeyi olmayanlardı son ayırdıkları yiyeceklerini de ortaya çerez olarak koyarlar.
Parmak aralarımdaki boyalardan korkmuyorum.
Belki de bir şeyler bekleyerek, belki de umutlarımın içinde gizlide kalanlardı beklemeye beni azmettiren.
Daha sonraları ise sahiplik duyguları ile, kendi kendime umutlarımın içinde dairesel dönüşlerle elde ettiklerimi çoğaltarak yaşamın ucuna ulaştım ama korkularım hiç bitmedi. Belki de bu korkularla yaşam savaşından çıktım, sonuç iç huzuru ile verilemeyecek hesaplar peşinden ayrılmayarak, sen sevgili beni tükettiğinden fazlasında kaybettin beni.
Şimdi sadece geçmişin "kâbususun" sen derken, belki de geçmişin güzel günlerine nankörlük etme korkusunu yaşıyordum, o tedirginlik ve o kaybetme korkuları ile.
Oysa artık kaybedilecek sendin ki onun da önemi zannettiğim kadar sonsuza sığacak kadar büyük değilmiş.
Bir türkü vardı geçmişten gelen, "kaybedecek nem kaldı" diyordu garipsenen seslerle okuyan, işte senden başka çok şeyim kaldı demek bence insana iç huzuru veriyorsa artık ruhunda dinginlik meltemi esiyordu.
Türküsü unutulmayan gecelerden gelen bu düş yorgunluklarıydı o zaman en çok yazdığım "yine ağlıyorum" dediklerimi artık umursamıyorum.
öyle bir tabirdi ki beni kurtaran sana da diyeyim sevgili, "elindeki parmaklarını boyayan karadut ezikliği ise, korkma yaşamdan, bir gün o da çıkar sen gibi parmak aralarından ve uçlarından.
Ve... Verecek çok şeyi olmayanlardı son ayırdıkları yiyeceklerini de ortaya çerez olarak koyarlar...
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 12.5.2020 12:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şimdi sadece geçmişin "kâbususun" sen derken, belki de geçmişin güzel günlerine nankörlük etme korkusunu yaşıyordum, o tedirginlik ve o kaybetme korkuları ile. Oysa artık kaybedilecek sendin ki onun da önemi zannettiğim kadar sonsuza sığacak kadar büyük değilmiş. Bir türkü vardı geçmişten gelen, "kaybedecek nem kaldı" diyordu garipsenen seslerle okuyan, işte senden başka çok şeyim kaldı demek bence insana iç huzuru veriyorsa artık ruhunda dinginlik meltemi esiyordu.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!