Kendine doğrult
kendine bir avuç şefkat
Esir olmaya bir söz
sükut daha canlı
daha bir kanlı içine tutsaklığın
Bir hayalet gölgesinde oynanır akşam
ah! o batan güneş
ah! o senin kızıllığın
nicedir gider oldum ayaklarına hüznün
öpülesi bir kapı eşiği
kasvetli gözlerin
Bir yokta karalarken ağrıyan dudaklarını
bugün dedim öylece
ve hırpalandı usulca
nasırlaşmış hınca hınç hayallerine dokununca
Dokundukça sıyırıp geçer her bir yüz hırçınlığını
yırtık bir suratta mülteci olmak
ışıltılı çakıl taşları yağmurun
düşer mi sana ritmik sesinde trenin
bir tebessümünde yanakların
bir sokak
bir tek perde arkası
bir tek sen
Hiç bir can dokunmadı
sancıyan tellerine ruhunun
ellerine
yüzüne
ne son ne ilk kalkan tren
çözülmekteyse sağır bir akşamdan sonra
saçlarının bende kalan örgüsü
ellerim hani avuçlarım
dantel gibi işlenmiş ağrılarım
Sevişmekse zemheriyle paslı kanatlarında güvercinlerin
kahır dolu uzaktan geçen
kül rengi giyinmiş o tenhanın çocukları
tahtadan kılıçları
Duymadınsa ben bir yerlerde
hangi yosmadan kalma bir çift ağıt
misali dövünerek söverken
kendini iste
kendini bir dolu avuçla
Esir olmaya bir can
hala saklı intihar bir solukta
bir solukta susturulmuş gözüm gibi
o hep istediğin alacakaranlığın somurtusu...
(Kasım 1998 Kahramanmaraş)
Abdullah Said AlkışKayıt Tarihi : 28.2.2009 13:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)