Trenler gelip geçiyor 
usumun uzayan raylarında lanetli 
sancısını bırakıp yorgun anıların 
ağır bir ağrıyı taşıyor bedenime yıllar 
görmüyor gözlerimdeki ölü boşluğu gelip geçen trenler 
kalbimin sızısında gam 
dilimin yakarışında yapraklar ürperiyor 
usul usul yağmurlarda gözlerim 
ellerim fırtınalarda kopmuş dal 
dillerim lal 
bitkinim ve yurtsuz 
oyyy dağlar 
Ey gözleri gözlerimde saklı uçurum 
 uçurum boylarında dalveren çiçek 
ey gül ömürlere yaslanan sancı 
gözlerde üşüyen bulut 
bu kaçıncı yağmur oluşum seraplarda 
 kaçıncı rüzgâr oluşum dağlarda 
kör bir kalem dilsizliği mi hayat ey ömrüm? 
gülücükleri katledilmiş çocukların başına bağlayıp 
kırılgan yüreklerin yasına ağladığı dağçiçeği mi? ... 
Yaralıyım 
sırtımda bin paslı bıçak 
yavrusu vurulmuş bir ceylanın bakışları kanatıyor yüreğimi 
melanet yağmurları iniyor üzerime 
suların buz kestiği yerdeyim 
rüzgarın acı estiği yerde 
bilmem kaç bin yıl ateş aktı toprağıma 
kaç bin yıl mevsimsiz kar düştü dağıma 
geceler ayaz, geceler soğuk 
zamana ve ihanete başkaldıracak gücüm de kalmadı
uçurumların ve karakışların koynunda öylesine yorgunum… 
Şimdi her gece düşüyorum uçurumlardan 
üşüyorum 
yüreğine tutunduğum bunu bilmiyor 
dönmeze vurdu yolunu 
gitti geri dönmüyor… 
Dalları tutuşmuş bir ormanda 
aşka yazdığım bütün dizeleri yakıyorum şimdi 
bütün umutları terkediyorum baharlardan ödünç aldığım 
gençliğim yarım kalmış bir şiir değil miydi zaten? 
ve kanayan bir kalem değil miydi kalbim, 
hüzünden sözcükler düşüren defter sayfalarına.. 
Bırak ömrümün bütün dallarını silkelesin hayat 
hayat ki, herkese bir şeyler sundu
kimine para, kimine mutluluk
bana yalnızca acı verdi 
siyahlar giyindirdi 
kıyâma durdu her sarıldığımda
hıçkırığa boğdu hayallerimi
göstermeden yaralarımı kimselere
teslim aldı ömrümün en güzel yıllarını… 
Oy dağlar 
bu yılda gelmedi beklediğim bahar 
gülmedi karabahtım 
kalbimin üstüne üstüne yağıyor kar 
uçup gitti çoktan kuşlar
baharımı yaşayamadan sonbahar sardı ömrümü 
nereye saklansınki içimdeki incinmişlikler 
inince gözlerimde bu ince sızı 
ve süzülünce yanağımda bu gam müziği 
Güz geldi usul boylum güz 
bütün dallar boynu bükük 
bütün kuşlar yaralı 
solan çiçeklerime su bekledim 
yanan yüreğime kar 
düşmedi bir damla yağmur 
gelmedi beklediğim bahar 
oyyyy dağlar 
Kirpiklerim yorgun yolcuları gözlerimin 
sesim uçurumlara düşmüş çığlık 
nereye uçsun ki, 
kalbimdeki kuşların kanadı kırıksa 
hüzne çıkıyorsa geçtiğim bütün geçitler 
bütün köprüler yıkıksa 
ve karalanmışsa yazgımın defteri 
Bak bu gün de akşam oldu gün 
uzak dağların yamaçlarında yorgun 
birazdan saracak yalnızlığımı yine katran karası gece 
son trende kalktı boşaldı istasyonlar 
kimsenin gelmediği yerdeyim 
kimsenin bilmediği, 
acıların bitmediği yerde 
Güz geldi yine gelmedi beklediğim tren 
yoruldum bunca ağrıyı taşımaktan 
sevgiye tanımlar aramaktan 
yalan kokan bir dünyada, 
bir derviş gibi yaşamaktan yoruldum 
yoruldu yüreğim, beynim, dilim, ellerim, gözlerim 
Baktığım dağ dorukları 
yaslandığım duvarlar 
tutunduğum dallar 
hepsi yorgun 
hepsi yoruldu 
her köşede bir cehennem bekliyor şimdi 
oy dağlar 
bu günde doğmadı güneş 
karlar erimedi 
gelmedi beklediğim bahar
Kayıt Tarihi : 3.2.2009 20:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Yaralıyım
sırtımda bin paslı bıçak
yavrusu vurulmuş bir ceylanın bakışları kanatıyor yüreğimi
melanet yağmurları iniyor üzerime
suların buz kestiği yerdeyim
rüzgarın acı estiği yerde
bilmem kaç bin yıl ateş aktı toprağıma
kaç bin yıl mevsimsiz kar düştü dağıma
geceler ayaz, geceler soğuk
zamana ve ihanete başkaldıracak gücüm de kalmadı
uçurumların ve karakışların koynunda öylesine yorgunum…
Şimdi her gece düşüyorum uçurumlardan
üşüyorum
yüreğine tutunduğum bunu bilmiyor
dönmeze vurdu yolunu
gitti geri dönmüyor…
Dalları tutuşmuş bir ormanda
aşka yazdığım bütün dizeleri yakıyorum şimdi
bütün umutları terkediyorum baharlardan ödünç aldığım
gençliğim yarım kalmış bir şiir değil miydi zaten?
ve kanayan bir kalem değil miydi kalbim,
hüzünden sözcükler düşüren defter sayfalarına..
Bırak ömrümün bütün dallarını silkelesin hayat
hayat ki, herkese bir şeyler sundu
kimine para, kimine mutluluk
bana yalnızca acı verdi
siyahlar giyindirdi
kıyâma durdu her sarıldığımda
hıçkırığa boğdu hayallerimi
göstermeden yaralarımı kimselere
teslim aldı ömrümün en güzel yıllarını…
Nuri Can :) Ustadimizin yuregine saglik guzellikler onu bulsun muhtesem guzeldi LISTEMDE
Yaralıyım
sırtımda bin paslı bıçak
yavrusu vurulmuş bir ceylanın bakışları kanatıyor yüreğimi
melanet yağmurları iniyor üzerime
suların buz kestiği yerdeyim
rüzgarın acı estiği yerde
bilmem kaç bin yıl ateş aktı toprağıma
kaç bin yıl mevsimsiz kar düştü dağıma
geceler ayaz, geceler soğuk
zamana ve ihanete başkaldıracak gücüm de kalmadı
uçurumların ve karakışların koynunda öylesine yorgunum…
Şimdi her gece düşüyorum uçurumlardan
üşüyorum
yüreğine tutunduğum bunu bilmiyor
dönmeze vurdu yolunu
gitti geri dönmüyor…
Dalları tutuşmuş bir ormanda
aşka yazdığım bütün dizeleri yakıyorum şimdi
bütün umutları terkediyorum baharlardan ödünç aldığım
gençliğim yarım kalmış bir şiir değil miydi zaten?
ve kanayan bir kalem değil miydi kalbim,
hüzünden sözcükler düşüren defter sayfalarına..
Bırak ömrümün bütün dallarını silkelesin hayat
hayat ki, herkese bir şeyler sundu
kimine para, kimine mutluluk
bana yalnızca acı verdi
siyahlar giyindirdi
kıyâma durdu her sarıldığımda
hıçkırığa boğdu hayallerimi
göstermeden yaralarımı kimselere
teslim aldı ömrümün en güzel yıllarını…
sevgiyle kalın e mi
TÜM YORUMLAR (11)