Dost Şeref 20/01/1950-2015
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
İki temmuzda sivasda madımak otelindeyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Bu utancı göğsümüzde taşıyan birer deliyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
insan öldürenler insan olamaz... hepsini kınıyorum, acı bir konu güzel bir şiir, tebrikler!
Birtek insanın burununun bile kanamasına razı olan insan insan değildir bence,keşke madımakdaki olay kadar Başbağlarda öldürüler 45 zavallı köylü fakir fukarayıda yazı ve şiirlerle dile getirebilsek sevgili şairim onuda aynı şekilde naletleyebilsek birlik ve bütünlük içerisinde oluruz ama sanki o ölenler insan değil gibi basın ve kamuoyunda efendim saygılarımla
selami
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
İki temmuzda sivasda madımak otelindeyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Bu utancı göğsümüzde taşıyan birer deliyiz
Kor ateşte yanan bağrım içimiz yanıyor hala
Yüreğinize sağlık sayın Şerafettin Muş güçlü kalemınız
gerçeklere değinmiş….
Şiir güzel konu acı ve yakıcı ölenleri bu vesileyle bu acı
Dolu mısrlar arasında anarken ve diyorum onlar
Yüreğimizdeler
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır - 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında …onlar ölmediler
Ülkemizin yakın tarihinde karanlık günlerinden biri olan 24 Aralik 1978 deki Maraş katliamı unutmadık
Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliamın sorumlularının cezalandırılmadığını iyi biliyoruz siyasi iktidarların bu yüzleşmeden hep kaçtığını bilinmekte Özelikle CHP.MHP.AP.DYP AKP gibi politik olan klinik ve partiler 'Tanıklığını yaptığımız tarih, bize, unutmanın ihanet olduğunu defalarca gösterdi. Çorum, Maraş, Sivas, İstanbul- Gazi/Ümraniye katliamlarının gelişimine, tahrikçilerine; devlet güçlerinin kabul edilemez tutumuna ve gelinen zihinsel-örgütsel, siyasi aşamaya baktığımızda, değil unutmak, bir an dahi göz ardı etmemek gerektiğini ürpererek fark ettik ve unutmanın, 'yeniden yaşamakla' eşdeğer olduğunu gördük! bu nedenle nereden gelirse gelsin,kimi; hangi kesimi hedeflerse hedeflesin; hiçbir katliamı, katliam yapanları,destekçilerini,koruyup-kollayanlarını unutmadık,ve asl ve asla unutmayacağız unutturmayacağız'dendi.Kimler dedi kendie Kemalistim diyen dar görüşlü guruplar yada solculuk kisfeti altında marjinal özde değil sözde solcu lar,burjuva özentisi olan dar goruşlu solcu bilinen klinikler..Meteryalizmi kavramamış olanlarmillyetçı,ırkçı ve tutucu bir çok yöz olan feodal kültürden kopamıyan sözde aydınlar yada özelikle Alevi mezhebini ilerici sayıp bu mantık içinde kitleleri motife eden çıkarcı guruplar demokrasiye devrime dar çerçevede bakanlar…Kendilerini sunni mezheplerden koparamayan liberal,sosyal demokratlar da bilinmektedir…Çorum, Maraş, Sivas ve benzer olayların tümünde, 'camilerin birileri tarafından yakıldığı' yalanının kullanıldığını belirtirken, katliamlarda iki benzerlik daha olduğuna değindi. Buna göre; olayların tamamında devlet memuru sıfatıyla 'görev' yapan ve Diyanet kadrolarında bulunan din adamlarının halkı (cemaati) tahrik ederken, emniyet mensuplarının olayı bertaraf etmek yerine, saldırganlardan yana taraf oldular.Son olarak, yapılan açıklamada; ırkçı ve dinci siyasetçilerin, inancı çoğunluktan farklı olan Alevileri, farklılıkları nedeniyle 'hasım' ilan etmesi ve bunun bir siyaset tarzı haline getirilmesi eleştirildi. Ülkemizde insanlık dışı gerici-faşist azgınlığın,'milliyetçilik-Müslümanlık' adı altında taraftar bulması ve hatta tek başına iktidar olmasının acı bir durum olduğu saptaması yapılırken, 'Türkiye artık bünyesindeki çağdışı, siyasi ve gerici tümörlerden kurtarılmalıdır' dendi. Fedarasyon, 'öncelikle de, Çorum ve Maraş Alevi katliamlarının tek sorumlusu olan 12 Eylül cuntası yargılanmalı; mahkeme önünde hesap vermeli ve gerçekler ortaya çıkmalıdır'çağrısında bulundu.hep karşı çıkıldı özelikle CHP ve Kemalistler bu görüşlere yakın anlayışlar karşı durdu..
Bu hadisenin geçmişine dönersek Kahramanmara Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Şubesi Başkanı ile İkinci Başkanı, kentte yaşayan Sünnileri Alevilere karşı kışkırtacak planı Ökkeş Kenger'e anlattılar. Buna göre, Kenger, Sovyet karşıtı 'Güneş Ne Zaman Doğacak' isimli filmin gösterildiği Çiçek Sineması'na dinamit atacak ve bunu solcuların yaptığı görüntüsü uyandırılacaktı. Talimatı verenler kentten ayrılırken, Kenger'in dinamiti sinemanın önüne atmasıyla birlikte, yine daha önceden yapılan plana uygun olarak filmi seyreden 20-25 kişilik bir grup 'Kanımız aksa da zafer İslamın', 'Müslüman Türkiye' gibi sloganlar atarak salondan çıktı ve CHP İl Merkezi'ni tahrip etti, PTT binasını taşladı. Bu olayın yaşandığı tarih 19 Aralık'tı. Ertesi gün Alevilerin işlettiği bir kahve bombalandı (Ökkeş Kenger, yıllar sonra soyadını Şendiller olarak değiştirerek ANAP-BBP ittifakıyla milletvekili seçilmişti) .
Saldırılacak evler önceden işaretlendi
21 Aralık günü ise Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi iki solcu öğretmen vurularak öldürüldü. Ertesi gün ise faşistlerin önayak olduğu bir grup yapılan cenaze törenine saldırdı. Kalabalığı dağıtan grup cenazelerin de ortada kalmasına neden olduktan sonra, kent içerisine doğru yürüyüşe geçerek, CHP'li ve Alevilere ait işyerlerini tahrip etti ve iki polis arabasını yaktı. Bu olaylarda 3 kişi öldü ve çok sayıda kişi de yaralandı. Olayların giderek tırmandığı bu ana kadar hükümet ise hiçbir önlem almamıştı. Tahrip edilmeyecek olan dükkanların camlarına Türk Bayrağı resimlerinin çizilmesi ve saldırılacak evlerin kırmızı çarpı işaretleriyle belli edilmesi olayların ne kadar örgütlü olduğunun bir göstergesiydi.'Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır'Öte yandan 22 Aralık günü, Bağlarbaşı imamı öğle namazında 'Oruç ve namazla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer Hacca gitmiş gibi sevap kazanır' diyerek sonraki iki gün yaşanacak olan saldırılara ilişkin halkı kışkırtmaya çalışmıştı.23 ve 24 Aralık günlerinde ise saldırılar daha yoğunlaştı. 23 Aralık günü belediye hoparlörlerinden ve Ulu Cami'nin minarelerinden 'Aleviler Yörükselim'de din kardeşlerimizi katlediyor, Allahını seven Müslümanlar hazır olsun', 'Alevi komünistler suya zehir kattı' gibi anonslar duyulmuştu.
Faşistler,tutucular ve gericiler ellerinde silah, sopa ve baltalarda CHP'lilerin ve Alevilerin ev ve işyerlerine saldırmanın yanı sıra ellerine geçirdiklerini kadın ve çocuk demeden öldürüyorlardı. Özellikle Alevilerin yoğun yaşadığı yerlerde evleri uzun namlulu silahlarla kurşun yağmuruna tuttular. Gözü dönmüş faşistler hastane çevresini de sararak getirilen yaralılar ve ambulans şoförlerine de ateş ediyorlardı. Faşist ve gerici güruh evleri ateşe de vermişti. 24 Aralık günü de saldırılar tüm şiddetiyle devam etmiş ve CHP, TİP, TİKP, POL-DER, TÖB-DER binaları yakılıp yıkılmıştı.
Katliamın sonuçlarına rağmen dava kapandı o dönemde bile bir daha benzerine rastlanmayan katliamın bilançosu ise çok ağır olmuştu. Resmi rakamlar göre 111 ölü, bin civarı yaralı ve sakat, tecavüze uğrayan onlarca kadın, karınları deşilen hamileler, gözleri oyulan nineler, yakılıp yıkılan 210 ev, 70 işyeri ve kenti ayrılıp göç etmek zorunda kalmış..Mahalleler boşalmış korku hayaletti kol geziyordu… yalan ve palavralar daha sonraki yıllarda da ceyran etti Sivasta Madımakta otelinde insanlar cayir cayır yanarken devlet te ordaydı daha sonra Yine doğuda Alevi ve sunnilerin yaşadığı bir il olan Erzincanda 5 temmuz 1993 de
Başbağlar Katliamı ya da Başbağlar Baskını, Kemaliyelileri ayağa kaldırdı ve yine yürekler yandı ilçesine Başbağlar köyünde 33 sivilin öldürüp köyün ateşe verildiği ve PKK tarafından yapıldığı iddia edilen olay daha sonra bu örgütün Yayınlarından çıkan açıklamalar olayi şiddetle reddetmekte ve yapanları açıklamalar yayınlanmaktaydı
Sonrada ölay komlo olduğu anlaşıldı…ölay kapatıldı …..
Hürmetler saygılar…
Demokrasi bir öteki manası ile kitabına uydurmadır.Ben insan oğlunun illada demokrasi ipine sarılıp kendini bağlamasını istemiyorum.Demokrasi diyenler ne dolapların babası.
Saygılarımla Üstad.
Güzeldi kutlarım ustadım saygılar
Unutmak mümkünmü? Saygılarımla...
Böyle bir vahşetin bir daha yaşanmaması dileklerimle, selam ve saygılar.
Sosyal içerikli şiirlerinizde sosyal sorumluluğunuzu hakıyla yerine getiriyorsunuz. Tebrikler.
Harıka bır anlatım dostum kutluyorumselam ve saygılarımı sunarım efendım
selami
İnsan öldürmeye, ancak savaş halinde izin verilmiştir. Dileriz bir daha tekerrür etmesin. Selamlar dostum.
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta