Köpek bir gün
Hoplaya zıplaya oynarken
Kelebekleri kovalar,
Rengârenk çiçekleri koklarken
Ormanda yolunu kaybetmiş.
Bir de bakmış ki karşıdan bir Leopar geliyor
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Nefis bir öykü... Aklını kullananın sırtı yere gelmiyor demek... İşin içine azıcıkta hile girince senden iyisi yok...Başka türlü nasıl baş eder insan kendinden güçlüsüyle...yanlış ama çarpıcı... Ayakta kalmak için illaki oyun mu oynanmalı. Sanırım evet bunun cevabı...
Kutlarım çok beğendim...
Saygı ve selamlarımla..
Kıssadan hisse....
Hani bir deyiş vardır.. Onu anımsattı..:
'Esmesen de gürle...'
Köpek de onu yapmış, akıllıymış doğrusu.. Gürlemese gidecek 'hiç' yoluna.. Kaçsa leopar adım attırmayacak, kalsa bir pençede işi tamam..
'Korkunun ecele faydası yok, aklını kullan, zayıflığını belli etme, güçlü değilsen bile güçlü görün' demiş olmalı..
Çok hoştu Yılmaz Bey..
Kutluyorum sizi ve şiirinizi..
Ders niteliğinde bir öyküsel şiir..Kaleminize sağlık Yılmaz Bey..Güzel anlatımı tebrik ediyorum..Saygılarımla..
Güç dengeleri nasıl da değişiyor 'Akıl' ve uyanıklıkla...
Çıkardığım sonuç şu ki, hile ve akıl ile yapılamayacak iş yok. Çıkar ve can korkusu ile istenirse bütün doğrular ters-yüz edilebilir ve sonuçlar değişebilir.
Fabl türü bu nedenle çok değerli bir tür. Tam on ikiden vuruyor hedefi. Mesaj bir ok gibi saplanıyor okuyucunun kalbine.
Bu güzel şiirleştirme çalışmanızı yine beğeniyle okudum Yılmaz Örmeci Bey. Yüreğinize, kaleminize sağlık. Kutluyorum. Selam ve saygılarımla.
Bitiş harika!.....
Öykünün başlangıcı böyle bir soru sezdirmedi bana açıkçası.... Sabırla okumaya devam ettikçe, gidişat değişti ve fabl'ın sonunda bir terdir sanatı ( beklenmeyen) tüm mesajı vermeye yetti...
Günümüzdeki 'asparagas' haberlerin toplumda bıraktığı etki, ve yalanların örttüğü doğrular, ya da sesi yüksek çıkan yanlışlar yüzünden ger çekilen doğrular..... Sayılacak o kadar çok şey var ki.....
Fabl öykülerini çok başarılı bir şekilde şiirleştirmeyi, siz de biliyorsunuz Yılmaz Bey, Orhan Veli KANIK ve Sabahattin EYÜBOĞLU yapmıştır....
Sizin bu fabl öykülerini şiirleştirmedeki başarınızı gıpta ile izliyorum ve gerçekten çok beğeniyorum....
Fabl'lar her ne kadar baskı dönemlerinin ürünü olduğu için büyüklere mesaj verme amacını taşırsa da kahramanlarının kimliğinden dolayı 'ÇOCUK EDEBİYATI'nın de baştacıdır. O nedenle bu tür yayınların basıldığı yerler bu çalışmalardan haberdar olsalar, sizin kitaplarınız için imza gününüzü takip etmeye başlayabiliriz Yılmaz Bey....
En kısa sürede temennimiz gerçek olması dileğimle..... Başarılarınızın devamını dilerim..... Saygılarımla.....
Çok güzel bir öykü şiir... Ama ders alınması gereken... Bir insan kendine güvenmeli ve laflara bakarak hareket etmemeli... Etrafta söylenenlerle hareket etmeye kalkarsa en büyük kötülüğü kendine eder...
Öğüttü, uyarıydı alana...
Teşekkür ediyorum Yılmaz Bey... Sevgi ve Selamlarımla...
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta