YEŞİL DUVAKLI GELİN...
Konya'ya bir tabut indi: Eva De Vitray Meyerovitch. Tüm kol saatlerini kırarak, neşeli bir geminin lacivert suları yırtan burnu gibi, parmağı hep havada çalışkan bir öğrenci gibi, iç cebinizde herkesten gizli usul usul yetiştirdiğiniz bir gül gibi... Eva Hanım geldi... Ölümü hiç düşünmediğimiz, demirden para kasalarımızı yastıklarımızdan daha fazla sevdiğimiz, birbirimizden nefret ettiğimiz bir gündemde çıktı geldi Havva Hanım...
İşte bizler tam bu zehir zemberek kotada ateşe basarcasına koşuştururken konuverdi: Prof. Dr. Eva De Vitray Meyerovitch'in tabutu Konya'ya... 20.yy'ın tamamına tanıklık etmiş, 1999 yılında aramızdan ayrılmış Fransız düşünür Havva Hanım'ın nazenin tabutu, Konya Havaalanı'na iniyor. Takım elbiseli bir takımadamlar düğmelerini ilikleyip tabuta doğru koşuyor, tabuta ulaşan eğilip ayak uçlarını öpüyor. Nümayişsiz alayişsiz bir topluluk, yeşil arabaya bindirip götürüyorlar Eva-Havva Hanım'ı... Yatırmaya götürüyorlar.
Meyerovitch, hukukçu ve felsefeciydi. Mevlana ve İkbal'in Fransızca'ya çevrilmemiş bir tek eseri kalmayıncaya kadar hayatını mesnevilere adamıştı. Bu süreçte Müslüman oldu, asırlarca önce dünyasını değiştirmiş Mevlana'dan mürşidim diye bahsediyordu. Kılavuz, öğretmen, yol gösterici, kutup yıldızı, güneş... Asırlarca önce yaşamış büyük aşık Mevlana Hazretleri'nin çağımızdaki talebelerinden birisi olarak bir karınca mütevazılığında yaşadı Eva Hanım. Çeviriler yaptı, uluslar arası sempozyumlarda tasavvufu anlattı, radyo programları, kitaplar, konferanslarla Avrupalı pek çok insana Hakk'ı anlattı...
Fransız Bilimler Akademisi üyesi saygın bir bilim insanıydı... En son 1998 yılında katıldığı Mevlana Anma Törenleri'nde konuşmasının sonunda artık çok yaşlandığını ve Allah izin verirse vefatının sonrasında Mevlana'ya yakın bir yerlerde mütevazı bir kabirde yatmak istediğini vasiyet etti kendisini dinleyen binlerce insana...
1999 yılında memleketi Paris'te vefat etti... O vakitten beri Paris'te beklemekteydi... Duasının süresi doldu nitekim... Çilesi doldu, vuslata erdi. Yıllar sonra ailesinden alınan izinle, vasiyetine uygun olarak Konya'ya teşrifetti...
SİBEL ERASLAN
Bilinmez göklerde, bir Yeşil Nur’du..
Bizim Eva Hanım..Dünya’ya,tuhaf
Bir beyaz güvercin şeklinde indi..
Karanlık dehlizler..bir derya çamur..
İçinden geçse de..bir bilinmez sır
Kanat suya değer..sular ıslanır..
O latif kanatlar,kar beyaz tüyler
Fezada aktıkça bir ışık gibi..
Değdi Sultanlar’ın gönül busesi
Bizim Eva Hanım,aslına döndü
Bir Yeşil Nur oldu..kesildi,sesi..
Lakin nur kalemi,gönül avazı
Fezada seyreder..ebede kadar
“Zerreler akıyorken, zamanın yalağında
Bir sır var, bu alemde; zerrelerce bir sır var! ...
Hayattan kelebekler uçar, ölüm bağında
Bir sır var bu kalemde, çizgilerce bir sır var! ...”
Ey yeşil kubbeler,bir yeşil rüya
Bahşeden,toprağa basan gönüle..
Konya! ..n’olur Güvercin’i incitme..
Bir nazenin..bir Yeşil Nur..Gül Eva!
Kayıt Tarihi : 14.2.2009 15:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Naçizane bir dörtlük;
' YEŞİL DUVAKLI GELİN' e...
Paris'miş, doğulan yer... Doyulan da galiba...
Dilemiş Konyalı'lık! Yeşil Duvaklı Gelin...
Mevlana'nın 'gel'ine gönül veren saliha
Kucağında uyusun, manada ki bir Ney'in
Adanasız, 27.08.2010 15:15 Yılgın Yağmur
TÜM YORUMLAR (1)