Kadın adama dedi ki:
Ölelim.
Tüm anları rahmine alan bu orospu zamana inat.
Bir saatin tik takına hapsedip geleceği, sessiz ve sancılı bir şekilde ölelim.
Sen bana sarıl. Şu hani dolgun memelerden fışkıran bir süt gibi beyaz (lakin o kadar temiz olmayan) tenime.
Sen bana sarıl. Isıt. Kokla. Sev.
Ölelim.
Umudu kalmayanların, inancı yitmiş olanların siktiri boktan dileklerini harçlık yapıp cebinize, cehennemin dibine belki yahut yağız bir delikanlının ciğerinde ki o yaraya gidelim.
Kan dolsun ağzımız. Ant olsun ölmeliyiz.
Benzersiz.
Dudaklarınla sevişen dudaklarımda biriken duaları duymayalım ve bir dilek daha olmasın bizim için. Öylesine net olsun her şey şimdi. Öylesine ölesiye. Öylesine ahulu bir an ve buruk bir tadı yamayıp damaklarımızda ki o iştah kusan deliğe yüzümüzü güneşe dönelim.
Belki daha mutlu olamayız bu andan. Belki şimdi, burada, hemen bu anı ölümsüzleştirmeliyiz. Sanki de fotoğraf çekiyormuş gibi.
Gülümse sevgili.
Adam kadına dedi ki:
Yaşayalım.
Bitmeyen zamanlar, bize zaman tanır. Yada biz tanımazdan geliriz. Yüz vermeyiz bizde yüzsüz bir yüzyıla.
Belki tohumlarımız tutar, toprak ananın rahmine düşer bir begonyanın spermi. Belki bir kuş. Belki bahçıvanlar adak edilir son baharın ilk akşamında. Vapur düdüklerini kulaklarımızda gizleyip, sıcak bir çay içeriz belki, bilmediğimiz bir yarında.
Uzat avuç içini keseceğim bu numarasını bilmediğim sefer sayılı seyahat bileti yerine yada yeşil damarların süslediği bileğini, sen diş bilerken bize.
Sevişelim sabah olana kadar karanlık odalarda.
Düşerse başımız yorgunluktan, payımıza yahut yakut bir öpücük veya göz yaşı kalpten.
Sevişelim karanlık odalarda sabaha kadar. Hem sabaha çok var. Belki güneş unutur doğmayı, yada utanır karanlığımızdan.
Belki tuvaline aşık ressamlar intihar eder, gecenin o iniltili sürecinde.
Yaşayalım.
Bu meydanda okuma yazmam yok. O yüzden meydan okuma yaşama.
Gözlerini komidinin üstüne koy, masumluğunu çıkar üzerinden ve çırılçıplak bir gerçeklikle gir coğrafi anlamını yitirmiş kayıp topraklarıma.
Beni bul. Tenini okşa, en gizline, en saklına, en ayıbına bak beni bul. Ben sende kaybolmuşum. Erimiş gitmişim teninin kavurucu sıcağında. Ve bak aynaya beni bul dudaklarında ki çatlaklarda. Oradan gülümsüyorum sana.
Kayıt Tarihi : 4.3.2013 14:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!