'Şiir' konuşmak gerek
Coşa coşa
Düşe kalka
Güle ağlaya
En çok da
Şiir olup akmak gerek
Hayata…
Türk Dili Dergisi Geleneksel Perşembe Toplantılarında şubat ayının ilk konusu yine şiir ‘e ayrılmıştı.Yakın tarihlere baktığımızda, 5 ocak tarihinde Ahmet Necdet, “Türk Şiirinde Nazım Biçimleri” konusunu aktarmıştı. Daha sonra 19 ocak tarihinde Sebahattin Kömürcüoğlu “Şiirin Oluşum Öyküsü” ana başlığı altında bir çalışma hazırlamıştı. Şiir konusundaki bir diğer toplantı da 2 şubatta Bedrettin Aykın’ın hazırladığı “Türk Şiirinin Geçmişi” konulu konuşma oldu.
Hazırlanan sunum bittikten sonra başlayan soru cevap bölümünde şiire ilişkin pek çok konu tartışıldı bu toplantılarda.ve farklı bakış açıları ortaya kondu. Şiirin konuşulduğu her yerde bir kavşak illa ki, düz yazıdan geçer. Aralarındaki farklar açımlanır. Bu toplantıların her birinde de böyle oldu. Düz yazıya içindeki şiirsel dilin kattığı zenginlikten ve düz yazının da aynı şiir gibi kendi müziğini yaratmayı başarırsa daha fazla değer kazanacağından ve şiirin düz yazıdan ayrışma noktalarının öneminden konuşuldu. Yer yer “şiir çıkmazda mı” sorusu gündeme getirildi, tarihin pek çok döneminde de bu sorunun aynı şekilde sıkça masaya yatırıldığına da dikkat çekilerek. Ve şiir ile halkın arasındaki ilişki düzeyleri konuşulurken şiirin tarihçesinde nasıl olduğu incelenerek bugünkü duruma bakıldığında elbette sanal ortamın şiire olacak farklı etkileri konuşulmadan bırakılamazdı. Burada kontrol mekanizması olmaksızın okuyucu ile buluşan dizelerin genel çerçevede niteliksiz bir gidişe zemin sağlayabileceği ifade edildi.
Konuya dergiler açısından bakıldığında ise; şimdilerde toplam sayıları iki yüze varan dergilerin varlığının gençlere kendisini gösterme adına fırsat kapısı açtığı belirtildi. Ancak bu anlamda edebiyata sağladığı avantajın, pek çok niteliksiz ürünün de kendine dergilerde yer bulabilmesi ve dolayısıyla şiir yazanların daha güzeli arama noktasında rahatlaması ve daha güzele ulaşmayı zorlamaması ve bu durumun da genel şiir niteliği düzeyini de beraberinde düşürmesi açısından ise edebiyata dezavantaj olarak yansıyan bir yanının da bulunduğu dile getirildi.
Konuşulmuş pek çok açının yanı sıra toplantıya ayrılan sürenin kısıtlılığı nedeniyle pek çok konuşulamayan cümleyle ayrılındı her seferinde de bu toplantılardan. Ancak “Şiir” konulu toplantıların diğer haftalarda işlenen farklı konulara göre sunum sonrasındaki soru cevap bölümünde daha heyecanlı geçmesi, belki de “şiir”in kendi mayasında tuttuğu dokudan kaynaklanıyordur diye düşündüm ben de bu hararetli konuşmaları izledikçe.
(03-02-2006)
Aynur UluçKayıt Tarihi : 3.2.2006 12:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yorumunda yazdığın gibi üzerinde düşünülmemiş düzbastı yazılarımla doyurdum ruhumu ....ve dönüp ardımı niye böyle yaptım demedim...demek istemediğim için de bilmediklerimi öğrenmekten kaçıyorum .....ya benim içimde oluşan kurgu ile şiir olacağım ...ya da hiç olmayacağım !
çünkü .........dediğin gibi şiir olup akmak gerek..........kopya çeken bir öğrencinin içindeki tatminsizliği yaşamaktansa , kopya çekmeyi suç sayan bir öğrenci gibi sınıfta kalmayı tercih ederim...
ki bu cümleden çıkaracağın yorumu sana bırakıyorum ! yakın bir geçmişte yaşadın ruhunun tuş edilişini
..............
..............
hani son mektuptaki gibi .......... tek pencereli hayattan dünyayı seyredenler gördükleriyle sonsuzluğu içerken nasıl gururlanıyorsalar , daha koltuklarımı kabartacak çok pencere açarım hayata ... ve yazdıklarımız açlığımızı bastırmadıkça daha çok derin cümlelerimiz olacaktır anlayana...........
......bak bir kucak saçmalık yazdım sana aynur :) kendime dair , düşündüklerime dair bir şeyler bulduğum içindi sanırım ......
sevgimle
Önce Arif Damar’la yapılan bir söyleşiden bir cümleyle başlıyor yazı: “ Az şiir yazarım, fakat şiirlerin üzerinde çok çalışırım. “gitme kal” şiiri için altı ay çalıştım” demiş Arif Damar. Şiirde üretici değil yaratıcı olma temasını aktaran Ali F. Bilir’in şu sözleri ise anlamlı:
“ Dergi ve kitaplardaki günümüz şiirine baktığımızda bunların çoğunun yaratılan değil, üretilen şiir özelliği taşıdığını görürüz. Bu yüzden, yalnızca dil oyununa ve tekniğe indirgenen bir şiir anlayışının egemenliği söz konusu ükemizde.Usta (!) şairlerimizin pek çoğu bilgiye gereksinim duymadan, yalnızca ad ve yeteneklerine güvenerek şiir yazmayı yeğliyorlar nedense. “Derin yapısı” olmayan , neredeyse dile indirgenmiş, emek verilmeden üretilen bu yalapşap ürünler hiç eleştiri süzgecinden geçirilmeden sanat dergilerinde yayımlanma, gözde yayınevlerince kitaplaşma olanağı buluyor. Böylece genç şairlere ve şiir yazmaya yeni başlayanlara kötü örnek oluyorlar.Kanbarut dünyanın, etnik ve dinsel bağnazlığın kıskacında kıvranan ülkemizin şiiri değil bu yazılanlar. Şairlerimiz de gerçek olmayan, başka bir dünyanın insanı. Belki de bizler kör ve nankörüz.Yaşadığımız dünya ise barış içinde, ama biz göremiyoruz.ortada ne savaş var, ne terör, ne kıyım, ne sömürü! Her şey yolunda! Ne işsizlik kalmış , ne açlık !İnsanlarımızın sırtı pek, karnı tok! Çağdaş eğitimin olanakları her yurttaşımıza sunulmuş! Sağlık sorunlarımız çözümlenmiş! Ah bir de şu kuşlar, grip, ve göçmen kuşlar olmasa!
Elbette insanı tanımalı, hayatı bütün çelişkileri ile görebilmelidir sanatçı, şair.Gördüğümüz çevre yaşadığımız yer ile sınırlı değildir hiçbir zaman. Yirmi dört saat şiiri düşünen , duyargaları açık olan biri için sınırsız bir dünyadır yüreğimizi titreten, yazma dürtümüzü uyandıran.Bu dürtüsel uyanış, anlamlı bir yapının yaratılmasında ilk adımdır. Sonra , yaratma sürecinin en zor, en sancılı evresi gelir. Zihinsel ve derin bir yapının oluşmasıdır bu.”
Bu alıntıdan sonra söyleyeceğim bazı konu başlıkları var benim de, kendi adıma;
Edebiyata neler etkir diye düşündüğümüzde kabaca aklımıza ilk gelenler;
-İçinde yaşanılan dünyanın var olduğu koşulları ile edebiyat sürecine etkisi
-İçinde yaşanılan toplumun dünya içinde öznel bir parça olduğunun bilgisi ile bu sürecin o döneme denk gelen edebiyat sürecine etkisi
-Medyanın etkisi
-Edebiyat dergileri ve edebiyat çevrelerinin edebiyata etkisi ( Dergi içerikleri ve düzenledikleri yarışmaların dolaylı etkisi vb. )
-İnternet ortamında edebiyat koşullarının bu sürece etkisi.
-Cinsiyet koşullarının değişen kültürel değerler eşliğinde edebiyata etkisi
Sorumluluk elbette bu alanların pek çok yerinde bulunduğumuz konum üzerinden yapabileceklerimiz noktasında hepimize düşüyor. Ancak internetin payına düşen bölümü genelde sitelerde yaşananlar ve buradan doğumlu şiirlerin edebiyata olumlu ya da olumsuz katkısı olarak düşünürsek bu alanda oluşacak pek çok sağlıksız yaklaşımı izlerken, bir yandan da inadına bizzat niteliklilerini yaparak, sürecin güzele dönüşmesi yolunda bu anlamda direk işle müdahale ederek bu kültüre olumlu yönde katkımız olacağı açıktır.
Sevgilerimle
Aynur Özbek Uluç
TÜM YORUMLAR (3)