Bu kez hikâyenin içinde ben varım. Loş ışıklar, anason kokusu, rüzgârın cama vurup hafifçe içeri süzülen serinliği… Ama en çok da yalnızlığımın sesi. Meyhanedeki herkes kendi dünyasında; kimi eski bir aşkı anıyor, kimi iş güç konuşuyor, kimi sadece sarhoşluğun verdiği neşeye kapılmış gidiyor. Ama ben masamda tek başınamıyım, kendi yalnızlığımla baş başa
dışarıyı izliyorum, camdan sokağa bakıp az önce kaybolan kadını düşünüyorum. O nereye gitti? O, yalnızlığını sokaklara bırakıp yürüyüp gitti. Peki ya Ben ?ben nereye gidecktim? Masadaki içki şişesi, boş sandalye, kendi kendine konuşarak geçirilen bir akşam… Bu hikâyenin devamı ……
Öyleyse sorayım: Bu yalnızlık beni nereye götürüyor? Bu hikâyenin devamında ne var?
Hüznünü dağlara savuran
senin kırılgan
ürkekliğin yok mu ceylan
ruhumu kanatlandıran
an be an kaçmaya hazır haline
ne aşklar susadı
Devamını Oku
senin kırılgan
ürkekliğin yok mu ceylan
ruhumu kanatlandıran
an be an kaçmaya hazır haline
ne aşklar susadı



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta