Konstantinapol'den İstanbul'a Gördüğüm

Mehmet Yaşar Genç
678

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Konstantinapol'den İstanbul'a Gördüğüm

İstanbul, zarif bir beyefendi, ruhumuzun mimarı
Buram buram cennet kokan şehir, darüşşifa diyarı

Konstantinapol’den

Bir harap haneden bakarken gözleri
Mahzun ve melûldü
Sükûta mahkûm kalabalıklar dolaşırdı sokaklarında
Çürük kokuyordu tufeyli yapılarındaki sesler
Simsiyah resimler çiziliyordu yüreğine
Keder akıyordu üzerine Latin uçurumundan
Yedi tepeden bakan şehir
Sahibini arıyordu gözyaşlarıyla

İklim değiştirmeler yetmiyordu Diyarı Rum’a
Aldanışlar kaplamıştı göğünü
İnkıraz halleriydi surlarındaki koşuşturmalar
Karanlığına karışıyordu şaşkın adamlar ve adımları
Ayasofya’dan ayinler duyuluyordu
İmdat beklenirken garbın kan kokan ellerinden
Jüstinianüs yâd edilerek
Taşlar bağlanıyordu surlara
Haliç’in ağzına gem vuruluyordu yeniden
Yaşadığı gurbetti şehirler efendisinin
Ağrıları yayılıyordu en diplerine
Nefesi tükeniyordu usul usul

Konstantiniyye kimsesiz ve sessizdi
Yorgun düşmüştü umut yolculuğunda
Yağmalanmıştı sırtındaki elbiseleri
İhtiyarlamıştı Frenk pazarında satılmayı beklerken
Şarklı bir gencin gözlerinden kıvılcımlar sıçrarken yüreğine
Kurtuluşunu müjdeliyordu Haliç sırtlarından esen sabahın meltemleri
Şafağına fethin cemresi düşmüştü artık
Şimdi, melekler dolaşıyordu ufuklarında
Güvercinleri bir başka heyecanlıydı yamaçlarında uçarken

İstanbul, sana gelmeye değer, zahmet üstüne zahmet
Çağları kuşatan sözleriyle haber veriyor Ahmet (a.s)

İstanbul’a

Bir başkaydın o gün, duramıyordun yerinde
Seni kucaklamaya gelirken yiğitlerin
Yolların tutan kızlar, çiçekler ellerinde
Dalga dalga akıyor kapına şahitlerin

Peygamber muştusuyla yeni bir çağdır gelen
Açıldı gözlerinin üstündeki perdeler
Fetih rüzgârlarıyla yürüyen dağdır gelen
Vuslatına ellerin açacağın yerdeler

Evladı Fatiha’nın önünde eğiliyor
Devir devir üstüne tahkim edilmiş surlar
Molla Akşemsettin’ler bulutlarla geliyor
Cümle cihan susmuştu sakinlemişti sular

Fethin saati çalmış işitilen gür sesi
Tekbir sedalarıyla akar yedi tepeden
Tarihlerin hesaba gelmeyen hadisesi
Bugün olmuş bahtiyar bakar yedi tepeden

Gördüğüm

Tek başına yeterli, şerefli bir esersin
Gözleri kamaştıran Şark’ın ruhuna fersin

Vakıflarla bezenmiş mührü; gök kubbesinde
Nazirsiz bir şehirdir, necat bul busesinde

En güzel semtlerinde baharımı gizlesem
Eyüp’ten Üsküdar’a yıldızların izlesem

Müzeyyen duruşunla dünyanın başkentisin
Ruhlara şifa sunan manzaranın kentisin

Dervişlerin dilinde hayat buluyor kelam
Özleminle yananlar sana veriyor selam

Bir peri suretinde yalılar ve saraylar
Mehtabında gezinir sevdalı saraylılar

En ünlü ressamların rüyasına girensin
Yüz akı tarihimin burçlarını görensin

Sedef kakmalı yüzün asırlardır gülümser
Ayet ayet okunan fethini gönlüme ser

Göklerin aydınlatan kandillerin dizili
Nesilden nesile sen gezginlerin menzili

Şairlerin ilhamı, hünerli ellerisin
Kutsiyet diyarının en görkemli erisin

Renklerin buluştuğu lale şehri, İstanbul!
Aşkıyla hem hal olan hâle şehri, İstanbul!

Tarihin gözlerinde her dem pak olan şehir.
Hasret çeken gönüle ferahnak olan şehir.

Mehmet Yaşar Genç
Kayıt Tarihi : 26.3.2010 14:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak

    Istanbul kadar güzel, Istanbul kadar asil bir siir, can-i gönülden tebrik ediyorum ilk tam puanimla...Kutluyorum...
    Güldeste'mize hos geldiniz...
    Huzurlu Cum'a lar diliyorum.

    Kostantinopol'den İstanbul'a Gördüğüm

    İstanbul, zarif bir beyefendi, ruhumuzun mimarı
    Buram buram cennet kokan şehir; darüşşifa diyarı

    Kostantinopol’den

    Bir harap haneden bakarken gözleri
    Mahzun ve melûldü
    Sükûta mahkûm kalabalıklar dolaşırdı sokaklarında
    Çürük kokuyordu tufeyli yapılarındaki sesler
    Simsiyah resimler çiziliyordu yüreğine
    Keder akıyordu üzerine Latin uçurumundan
    Yedi tepeden bakan şehir
    Sahibini arıyordu gözyaşlarıyla

    İklim değiştirmeler yetmiyordu Diyarı Rum’a
    Aldanışlar kaplamıştı göğünü
    İnkıraz halleriydi surlarındaki koşuşturmalar
    Karanlığına karışıyordu şaşkın adamlar ve adımları
    Ayasofya’dan ayinler duyuluyordu
    İmdat beklenirken garbın o kanlı ellerinden
    Jüstinianüs yâd edilerek
    Taşlar bağlanıyordu surlara
    Haliç’in ağzına gem vuruluyordu yeniden
    Yaşadığı gurbetti; şehirler efendisinin
    Ağrıları yayılıyordu en diplerine
    Nefesi tükeniyordu usul usul

    Kostantiniyye kimsesiz ve sessizdi
    Yorgun düşmüştü umut yolculuğunda
    Yağmalanmıştı sırtındaki elbiseleri
    İhtiyarlamıştı Frenk pazarında satılmayı beklerken
    Şark’lı bir gencin gözlerinden kıvılcımlar sıçrarken yüreğine
    Kurtuluşunu müjdeliyordu Haliç sırtlarından esen sabahın meltemleri
    Şafağına fethin cemresi düşmüştü artık
    Şimdi, melekler dolaşıyordu ufuklarında
    Güvercinleri bir başka heyecanlıydı yamaçlarında uçarken

    İstanbul, sana gelmeye değer, zahmet üstüne zahmet
    Çağları kuşatan sözleriyle haber veriyor Ahmet (a.s)

    İstanbul’a

    Bir başkaydın o gün, duramıyordun yerinde
    Seni kucaklamaya gelirken yiğitlerin
    Yolların tutan kızlar, çiçekler ellerinde
    Dalga dalga akıyor kapına şahitlerin

    Peygamber muştusuyla yeni bir çağdır gelen
    Açıldı gözlerinin üstündeki perdeler
    Fetih rüzgârlarıyla yürüyen dağdır gelen
    Vuslatına ellerin açacağın yerdeler

    Evladı Fatihanın önünde eğiliyor
    Devir devir üstüne tahkim edilmiş surlar
    Molla Akşemsettin’ler bulutlarla geliyor
    Cümle cihan susmuştu, sakinlemişti sular

    Fethin saati çalmış, işitilen gür sesi
    Tekbir sedalarıyla akar yedi tepeden
    Tarihlerin hesaba gelmeyen hadisesi
    Bu gün olmuş bahtiyar bakar yedi tepeden

    Gördüğüm

    Tek başına yeterli, şerefli bir esersin
    Gözleri kamaştıran, Şark’ın ruhuna fersin

    Vakıflarla bezenmiş mührü; gök kubbesinde
    Nazirsiz bir şehirdir, necat bul busesinde

    En güzel semtlerinde baharımı gizlesem
    Eyüp’ten Üsküdar’a yıldızların izlesem

    Müzeyyen duruşunla dünyanın başkentisin
    Ruhlara şifa sunan manzaranın kentisin

    Dervişlerin dilinde hayat buluyor kelam
    Özleminle yananlar sana veriyor selam

    Bir peri suretinde yalılar ve saraylar
    Mehtabında gezinir sevdalı saraylılar

    En ünlü ressamların rüyasına girensin
    Yüz akı tarihimin burçlarını görensin

    Sedef kakmalı yüzün asırlardır gülümser
    Ayet ayet okunan fethini gönlüme ser

    Göklerin aydınlatan kandillerin dizili
    Nesilden nesile sen; gezginlerin menzili

    Şairlerin ilhamı, hünerli ellerisin
    Kutsiyet diyarının en görkemli erisin

    Renklerin buluştuğu lale şehri; İstanbul
    Aşkıyla hem hal olan hâle şehri; İstanbul

    Tarihin gözlerinde her dem pak olan şehir.
    Hasret çeken gönüle ferahnak olan şehir
    Mehmet Yaşar Genç

    Mehmet Yaşar Genç

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Yaşar Genç