Komşuluk Şiiri - Vasfi Okur

Vasfi Okur
38

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Komşuluk

KOMŞULUK

Uzun kış gecelerinin bitmeyen yalnızlığını belki de hepimiz yaşamışızdır.
Hele çağımızın baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojisi karşısında unutulan
Mili değerlerimiz, zamanın girdabında kaybolup gitmektedir.
Çoklarımız bezenleri düşünürüz de “hey gidi günler hey! ”demeden edemeyiz.
Nerede o eski komşuluk günleri; komşunun komşudan haberli olduğu günler, komşunun komşuyla bir nefes bir ruh gibi yaşadığı zamanlar.
Hepsi mazide kaldı. Sanki hiç yaşanmamış gibi, sanki başka bir zamandan gelmiş gibi.
Hani o uzun kış gecelerini düşünürümde mazide neler bırakmışız neler.
Bir kere kış gelmeden her ev karınca kararınca kış hazırlıklarını yapar, kimi kavurmasını yapar, kimi turşusunu vurur, kimide reçelini yapardı.
Zaten kavutla, kavurga başköşeyi keser hemen hemen her evde bulunurdu. Tabi yarma, bulguru da saymıyoruz.
Güz mevsimi geldi mi hemen hemen her evin önün de maltızlar yakılır,
Koyun, keçi kavurmalarının buram buram kokuları etrafa yayılır, başında toplanan çocukların göz hakkı verilir, hane sahibine ise kepçe uzatılırdı. Keçeden kavurmanın tadına bakan hane sahibi kepçe tutana bahşişini verir, bu arada koşuların da payı unutulmaz usulünce ikram edilirdi.
Kimi evlerin önlerin de ise büyükçe kazanların altında ateşler yakılır mevsimin son ürünleri olan fasulye, domates, patlıcan turşuları kurulurdu. Kelem (lahana) turşusunun ise ayrı bir hizmeti vardı.
Güz rüzgârları esmeye başlayıp da, sararan gazelleri bahçelere savurmaya başladığı zaman bütün komşular kış hazırlığını yapıp uzun kış gecelerine hazırlanmanın heyecanını yaşarlardı.
Kış mevsiminin karlı, tipili, soğuk ve uzun geceleri başladı mı komşuluk ilişkileri de daha bir başka olmaya başlar uzun gecelerinin yalnızlığını komşular bir birleriyle paylaşarak gidermeye çalışırlardı.
Akşam oldu mu elişisini alan komşular birbirlerine akşam oturmasına gider, ellerinde getirdikleri çerezlerini ev sahibesine usulünce verir hoşbeş den sonra günün mevzuları konuşlanır daha sonra evin yaşlıları tarafından hikâyelere başlanırdı. Ya muhacirlik anıları anlatılır, ya da halk hikâyelerimiz anlatılırdı. Hatta öyle hikâyelerimiz vardı ki altı koldan anlatanlar olurdu.
Köylerde ise bu ilişkiler daha bir başka olur, kadınlar tandır başında oturur önlerine mangallarını alır mangalın içine de bir güğüm çay suyu konur, suyun kaynayan dızıltısına evin kedisinin mırıltısı karışır, komşularsa birbirleri ile hasbıhal olur birbirleri ile hemhal olurlar idi. Erkeklerin durumu biraz daha farklı olur yatsı namazından sonra köy odasının sekileri yaşlılar tarafından dolar, çocuklar ise ya kapının ardın da ya da kenarda bir yerde yerlerini alır, pür dikkat köyün yaşlısı tarafın dan dan anlatılanı dinlerlerdi.
Orda neler mi anlatılırdı?
Neler anlatılmazdı ki.
İlmihal bilgilerinden, fıkıhtan, hadisten…
Muhacirlik anılarından, Birinci Dünya Harbinden, Yemen’den, Kop Savunmasından, Ermeni Harbinden, İstiklal Harbinden hatta Galiçya’dan, Kanal Harbinden anlatırlardı. Açlıktan, yokluktan, kıtlıktan anlatırlardı.
Onlar bizim kültür mirasımızı aktarırlardı. Gelecek kuşaklara, hayatın ilerisini, gerisini anlatır onları hayata hazırlarlardı.
Onlar edebi öğretirlerdi, tevazuyu öğretirlerdi, âdeti, töreyi, geleneği, öğretirlerdi.
Onlar Halk Edebiyatımızı aktarır, Kültür Mirasımıza sahip çıkarlardı.
…………………….
Günümüz.
Histen, duygudan, anlayıştan, daha da ötesi insanlıktan uzak günümüz.
Yanında ki komşusundan haberi olmayan günümüz. Alt kattaki komşusunu dahi tanımayan günümüz.
Altta kinin ızdırabtan feryadı arşıâlâya çıkarken, üstekilerin feryadı da zevkten arşıâlâya çıkan günümüz. Öyle ya! “ çocukların partisi var. Ne yapalım onlarda genç! Onlarında eğlenmeye ihtiyacı var! Genç onlar hoş görün! ”
Teknolojinin nimetlerinden faydalanalım derken insanlığımızı kaybettiğimiz günümüz.
Çağa ayak uyduralım derken birbirimizden koparıldığımız günümüz.
…………………………..
Ama çağların ötesinden Allah Resulü Ümmetine şöyle sesleniyor.
“Sağdan, soldan, önden, arkadan, kırk ev komşunuzdur.”
“Cebrail aleyhisselam bana o kadar komşu hakkından bahsetti ki, birbirlerine mirasçı olacaklar sandım.”
“Kendisinden komşusunu emin olmadığı kişi cennete giremez.”
Kim cennete, cehenneme bakıyor ki?
Kim komşuya, insanlığa bakıyor ki?
Şahsi menfaatlerimiz dururken komşunun hakkına kim bakacak!
“Komşu hakkı da neymiş!
Bırak Allah’ını seversen! Böyle boş işleri.
Gemiyi kurtaran kaptan koçum! Sen böyle işlere kafanı yorma su vurur taş döner! ”
Suda vurur taş da döner. Ama insanlığın yaptığı payidar kalır.
İnsan olmamız dileğiyle hoşça kalın. Vasfi

Vasfi Okur
Kayıt Tarihi : 9.11.2010 09:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Vasfi Okur