Tüzeli ortalık üzerinde, tüzeli ortaklık eksenini ve esasını kaybettirmeden yol verilen sürecin, tüketim aşaması başında kişisi mülkü olma sahipliğine dönüşmesi yanlış değildi. Yanlış olan kişinin mal mülk sahipliğini, sanki salt kendisi üreten emek gücü gibi caka satışla bir gözbağı yapılmasının illüzyonuydu. Bu illüzyonun gerçek gibi algılanıp kutsanmasıydı. Sanal illüzyonları üreten, sanal algı etrafında çevrim yapan yapay bir gücün, çekim merkezine konması yanlıştı. El inşacı olan yasa özeğinde bu güç vardır.
Hâlbuki kolektifin gücü bir kişinin gücü değildi. Bir kişinin emek gücü de hem karşılık emek gücünü gerektirmeydi. Hem de karşı emek gücü nedenle gerektirilmeydi. Gerektiriyordu da; gerektiriliyordu da. Farklı bir kullanımla olan emek gücü kendisini ortaya koymakla kundurayı gerektiriyordu. Kundura sahibi olmak için de farklı bir emek gücünü ortaya koyması gerekiyordu. Bu bağsan enerjili bağıntıydı.
Ama şimdi kişisi sahiplikle kolektifin gücü, bir kişinin gücü olmuştu. Toplumsal güce bağlı toplumsal bağ enerjisiyle ürettiriyor ama bunu görmezden gelişle ortaya koyduğu yapay mülk hakkı kavramıyla durumu iç ediyordu. Bu durum maldan mülkten yoksun kılınanların ”emek güçleri” üzerinde mal sahipliği olan sömürüler olukla, gelişme ve girişmelerini boy verecekti.
Kişisel mal, mülk; emek gücü hakkı olan üretim sahipliği olmak yerine, efendileri; toplumun ve kişiler de olması gereken emek gücü iyeliğinin, sahibi yapmıştı. Kişisel malı mülkü olmayanın emek gücünün sömürülmesine dönüşmüştü. El zorunlu olukla kişinin emeğine lütuf demişti. Kişinin emek gücünü de kendi uhdesine alıp rızk olarak istediğine veriyordu. Emek gücünü aldığı kişileri de yoksul ve köle kılıyordu. Buna da tevekkül et. Sabret. Bu bir kader, diyordu.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta