Koku Şiiri - Yusuf Bulut 4

Yusuf Bulut 4
6

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Koku


Bir an için sessizliğin hüküm sürdüğü şu anlarda, meyvesiz iki kuru daldan ibaret ağaçlar, birkaç Sovyet döneminden kalma, donuk bakışlı; soğuk ruhlu binalar,
Bununla beraber derme çatma aydınlatılmış, sarı ve sönük ışıkları yanan birkaç bacasız ev..
Üstelik camların yerine üstü yanık muşambalar örtülmüş.
Soğuk olan sadece binalar değil; bakışlarımız, konuşmalarımız, parmak uçlarımız, umudumuz, ruhumuz, ama en çok da bu havanın soğukluğu..
Sanırım hepsi bundan kaynaklanıyor. Bu soğukluk...
Bütün kıtaya hakim bir soğukluk var. Ruhumuzun en ücra köşelerine kadar işlemiş. Yoksa bu kadar donuk bakışlı insanlar ve evler nasıl bir arada bulunsun?
Bir akıntıdır, almış başını gidiyor. Çoluk çocuk, kadın, yaşlı dinlemiyor. En çok da bu baldırı çıplakları toplamış etrafına.
Sanki bir halkın öldürücü ama tek kurtuluş yolu olan bu akıntı..
(II)
Uzaklardan gelen bir yanık türkü..
Sanırım 70 lerin ortasında zayıf bir kadın. Elinde medeniyetin simgesi olan ince bir baston.
Hâlâ yaşıyor bu uygarlık bir iki tane bina ve bir iki insan uğruna. Hâlâ nefes alıyor toprak, kokusunu kaybetmemek de ısrarcı.
Yağmur hâlâ yağıyor. Fakat bir iki bina ve bir iki insan uğruna...
Dağıldık bütün bu medeniyet bir toz bulutu gibi. Bizi toplamaya kimsenin gücü yetmedi. Ne Alafranga ne de Alaturka...
Seninle de dağıldık sevgilim. Bizi bir daha toplamaya kimsenin gücü yetmedi. Ne anlık gelen hislerin tesiri, ne bu ıssız; başıboş sokaklar. Ne de bu yanık türkü.
Artık is kokusu hakim bu diyarda. Sac ekmeği kokusu kalmadı artık.
Ya da gümüş tepsiler içinde buram buram tüten domates salçaları...
İs kokusu hakim artık..
Sokakta top oynayan çocukların da sesi kesildi.
Bir akıntıdır almış başını gidiyor..
Ekmeğin üzerine yağ sürülmüyor mesela. Çocuklar şeker toplamak için sabahın köründe zilimize basmıyor artık
Fırınlar da bir süredir ateşe verilmiyor...
Radyolarda bayram telaşı anlatılmıyor eskisi gibi...
Çocuklar ayakkabılarını yastıklarının altına saklamakla uğraşmıyor artık...
Artık kimse portakal kabuklarını sobanın içine atmıyor heyecanlı heyecanlı...
Müezzin daha bi dertli okuyor selasını.
Bir şeylerin öldüğü kesin.
Yanık kokusunun da rengi belli oldu.
İhtiyar kadın kimseye acımamış. Her halinden belli kızgınlığı.
Elimizde avucumuzda ne kadar umudumuz varsa hepsini ateşe atmış.
Acılar içinde kıvranan baston bir feryattır koparıyor, alevlerin tam ortasında.
Ne bir duyan var ne de imdadına yetişen.
Aman Allah'ım ne korkunç manzara!
Belki de bu yüzden biz de akıntıya kapılmalıyız sevgilim. Ne bu uygarlık eskisi gibi ne de biz.

Yusuf Bulut 4
Kayıt Tarihi : 8.1.2023 01:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Bulut 4