Yaşadığımız zulüm çağı bizi aydınlanma savaşını vermek durumunda bırakan tüm kötülükleri yeteri kadar sebeple üretmiştir.
İç ve dış düşmanlığın küstahlığının ulaştığı seviye bizi kaçınılmaz bir aydınlanma savaşına vermek ve devrimini yapmak durumundayız.
Sürdürülebilir hiçbir ilkenin kalmadığı bir durum karşısında varlığımızı sürdürmenin uzun ömürlü olabilmesi aydınlanma ile toplumun yeniden tanışması gereğini ortaya koyar.
Biz oldukça aydın bir toplum olduğunuz bu düzeye neden veya nasıl düştük konusunu biraz tarihsel süreçler ile izah etmenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Tarihi dili ve kültürü olan toplumlar aydınlanma mücadelesi verebilir. Köklü bir tarihi, kültürü ve dili olmayan varlık gerekçesi yalan üzerine kurulu olmayan her toplum geri dönüşüm ile kurtulur. Gerisi yok olur.
Yüz yıl bir devletin yaşamında çok uzun bir süre olmamakla birlikte cehalete yenik düşme ihtimali her zaman mümkündür.
Çünkü değişen nesillerin eğitim ve ahlak anlayışları o toplumun ve devletin geleceğine yön çizer.
Çoğu zaman yıkıcı cehalet çok daha iyi bir neticeye varan sıçramayı yapmaya vesile olabilir.
Bugün Türk ulusu bu fırsatı yakalamıştır.
İç ve dış tehdidin bunu engellemeye yönelik girişimlerinin engelini kaldırmakla meşgulüz.
Anadolu bektaşi kültürü ile aydınlığı, sünni mezhepçi halifeci gerici anlayış ile karanlığı ve zulmü yaşamış ve bu iki tecrübenin de tadını iyi ve kötü anlamda bilmektedir.
Sevginin hakim olduğu dönemlerde insanlık huzurlu bir yaşam sürer. O toplumun gelişim düzeyi mana ve madde dengesinin bozulmadığı bir dengedir.
Korkunun hakim olduğu dönemlerde sömürge vardır ve mananın gücü zayıflar madde gücünü destekleyen zoraki dayatma bir düzen olduğu için huzur bozulur.
Yurttaş düzeyinden kula kul ve müşteri düzeyi insanlığı aşağılayan bir anlayışın hüküm sürdüğünü gösterir.
Bu huzur yıkıcı aymazlığın gücü ve niyeti ne olursa olsun varlığını sürdürme olanağı yoktur.
Hakkını çaldığı insanların gücü ile o topluma ne kadar eziyet edebilir ki? En fazla bu gücü kötüye kullanan anlayışın ömrü kadar sürer.
Genelde bu zihniyet toplumu aldatarak gücü ele geçirmiş toplumdan gizli bir niyete hizmet veren geçici olduğunu asla kabul etmediği için zararı büyüten bir anlayış olur.
Aydınlığın temeli usu özgür insandır.
Us düşün yaratı söz aşısı nakli yöntemi ile sevgiyi yayar. Bugün ki devrim sürecine giderken aslında yapılan budur.
Hakikate uygunluk deney, gözlem, sadık bilgi toplama süzgecinden geçen us gücü düşünce ile sağlanabilir.
Sevgiyi dışlayarak korku kültürü ile insana usunu kovduran bir dayatma varsa insana usa dönmemeyi tercih eden bir vesvese şeytaniliğin hüküm sürdüğü dönemlerde bu durum yaşanır.
Sömürü anlayışı insanı şeytani nefsin içinde tutacak yöntemleri yaşamsal gibi dayayarak sömürünün ömrünü uzatır.
Us yürüterek direnen her çaba hata sürçmesini önler.
İhtiyatlı ilerleme farkındalık düzeyi çok yüksek bir fark üretir.
Bu fark din düzeyli cehaletin ürettiği kötülüğü aydınlık ile bir anda devrim ile tanıştırır.
Oysa her devrim süreci kötülüğün ömrü kadardır.
Kötülük örgütlü olduğu için güçlü gözükür kaybetmez algısı esir alır yalnız kötülük ne zaman ki Can yakar mal kaybı üretir o zaman iyilik yalnız olmasına rağmen iyilik görebilir. Yine de iyiliğin hiçbir zaman örgütlü yaşama olanağı yoktur.
İyiliği örgütsüz ilke ayakta tutar kötülüğü ise çalıntı güç tehdide detaylı esaret ile satın alır kullanır.
Devrime yavaş gidilse bile varılan hedefte kalıcı olmayı sağlar.
Yaşam ahlakını us düşünce üretir.
Hurafe o gün işsiz kalır.
Doğaya uyumlu huzurlu yaşamı din değil, sevgi dolu insani yaşam sağlar.
Irkçılık ve mezhepçilik çağı bitmiştir.
Us gücü insani iyiliğin örgütlü bir niyet ile kirlenmeye ihtiyacı yoktur.
Ortak us ilkesi ile yaşam paylaşılmaya başladığı zaman aydınlık devrimi yaşama yerleşmiş demektir.
♾️▪️Önder Karaçay ▪️♾️
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 21.6.2025 21:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
▪️♾️▪️▪️TÜRK▪️▪️♾️▪️
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!