İlkin yokluğun içinde dolaştığını
Kavrarsınız akreple yelkovanın
Ayak basılmadık yerlerde aradığınız
Gül kurusu melankoliler
Kötülük tarlalarında durduk yere linç edilmiştir
Bilemezsiniz
Peşine düştüğünüz
Sessizliğe direnme egoları
Ölüm kararlarına sırıtan cellatlardır
Yanılmadınız
Her sabaha
Yarım bırakılan mevsim umutlarıyla girersiniz
Evet uykularda törpülenir kimi şeyler
Eksik kalırsınız
Kınından çıkarır sözcüklerini şair
Neden döşer boşluklarına kaldırımların onları
Anlamak isteseniz de
Anlayamazsınız…
Akreple yelkovanın
Yokluğun içinde boşu boşuna dolaşmadığını gördükçe
Biraz daha artar tedirginliğiniz
Bir başka işkencenin ruh yansımasıdır bu
Katlanamazsınız
Nedensizce takılırsınız o devingenliğin peşine
Susuzluğunuzun feraha hiç dönüşmez
Kavrulup yanarsınız
Bilinmeyen kıblelere doğru
Gölgelerini bozarak yok eden albatrosların
Yarım bıraktıkları oyunların öteki adıdır aşk
Başka türlü tanımlamak isteseniz bile
Lal olur dil
Tanımlayamazsınız.
Yürekteki girdaplara bir kemandan
Mutsuzluk çığlıkları döküldükçe
Ötelerde
Sınırları yok edilen bir yurdun
Yavaş yavaş gömüldüğüne tanıksınızdır
Artık geceler hep sürgün
Gün hep ilticadır
Umarsızca ağlarsınız ağlarsınız
Necdet ArslanKayıt Tarihi : 22.9.2012 20:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necdet Arslan](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/09/22/kodlari-kaybolan-topraklarda.jpg)
kendisinden tanılı.
Kendisinden duyuşlu.
kendisinin zamana kendisi olması. (akrep yelkovan oluşla)
Bazen çok sık ve yeğin oluşla duygular işin ve eleştirinin önünde (yelkovanca) bçok kez de duygu işin ve kritize etmeninin gerisinde akrep hareketince.
Şiiri şiir tutan imlerinizin ne işe yaradığıdır. Somut imin somut hale tercüman olan anlama yansıması değilse imge oluşla değil.
İmge açılımı oldukça farklılıkalrını ortaya koyacak bir mütaala.
Mutlulukla...
Gün hep ilticadır...
Şiir özellikle de sonsuz bir saygı ister. Kendisine yaklaşılmasını, kendisinin dinlenilmesini ister yalnızca, şiir okuyan önyargılarından vazgeçer, onun üzerinde egemenlik kurmak ya da onu sahiplenmek istemez; aksine kendini ona teslim eder ve onun sesini duymak için sessizleşir. Şiir öznenin gerçek bir alıcı olmasını arzular ve onunla aynı dili konuşmasını ister. Aklın gücünü istemez. Tüketilmek istenen bir nesne olmayı, günlük hayatın şeyleri arasında basit bir şey olmayı reddeder.
Şiir var olmak ister. Ve yalnızca bütün ruhu, yüreği, duyarlığı ve zekasıyla onu dinlemeyi kabul eden kişi için var olur. Açığa çıkan bu dikkatli kulak kesilişin, duygu olduğunu hatırlatır bize. Şiir kendi yaşanmışlığımıza başvurmamızı ister. Ancak kendi var oluşumuzun derinliğine indiğimiz taktirde şiiri anlayabiliriz. Bu anlama eyleminin kendisi de yaşanmış hale gelir, çünkü kişi yapıtın varlığını kendinde yaşar.
Dil, şairin yapıtını işlemek üzere kullandığı malzemedir.. Tükenmeyen alabildiğince zengin bir malzemedir, hiç durmadan yenilenen bir gösterge oyunudur. Bu malzemenin çıkış noktası bedendir ve malzeme bu bedenden geçerek düşüncesini açığa vurur. Dilin atomu ise sestir. Ses şiirin ortaya çıktığı dil denilen bu malzemeyi daha iyi anlamamızı sağlar. Şiirin anlamını yakalamaya çalışmak için önce sözcüğü olduğu şekliyle ele alır daha sonra da şiirsel imgeye, dilbilgisine, şiirsel dil kullanımlarına, ahenge, biçim ve içerik arasındaki ilişkiye yaklaşırız.
Ağlamak düşmez bize,bizim gibilere...Direnmek ve bu dirençle eriyip maya olmak düşer birliğimizin temeline...Tebrikler şair,saygımla...
TÜM YORUMLAR (34)