Şimdi yazıyorum haziruna cephe,
Vuslat terennümünde, kimsesiz dalgaların serkeşliğinde.
Ey eşekarısı sokası dilim,
Bilmiyorum ben Karadenizde yitmiş kaçıncı milim.
Öylesine yitmişim ki bu sularda,
Eşref-i Mahlukat olan say ki ben değilim.
İstanbul fulu bir aks-i sada, yittiğim sularda.
Sultan Salahaddin Endülüs Maverasında.
Yalan.
Bütünü ile mazi... Akif, Ziya... Hatta Koca Sinan.
Aman...
Bana İstanbul demeyin, aman.
Ne Hadis-i Kutsi var etrafta seng seng...
Ne bir Ayet, dillere peleseng.
Yetişmez elbet üstadıma, Fuzuli bir alliterasyon...
Gülüp geçtiğim, gelip geçtiğim, ahval-i manzume.
Kinaye mi, olsa keşke kinaye...
Ne martı seslerine karışan, şimöndüfer kılıklı vapurlar,
Ne Sadabade salınan sandallar...
Koca bir maziden kalan atiye,
Sularında yittiğim Karadeniz var.
Ey Azizim İstanbul, şu kakülün sallayan selvi...
Deruni sularda imdadıma, acep yetişir mi
12,13.03.2010 KONYA
Kayıt Tarihi : 13.3.2010 03:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!