Koca bir boşluk var içimde...
Yüreğimin üstünde koca bir gülle var sanki...
Titreyen dizlerimin altında sanki prangalı, gülleli, zincirli, bukağılı ağırlıklar var sanki...
Sallanan bir ruh var içimde, gülmek geliyor aklıma, güldürmek geliyor aklıma ellerim titriyor...
Aklımda neler yok ki zıpkınlanmış gibi oturduğum koltuğumda...
Senden hiç bahsetmek istemiyorum içimdeki ürkek çocuğa...
Eyvallah bana...
Bir tek nefes var bende kalan ona da eyvallah...
Ne zaman seni anlatsam ona, benden önce ağlıyor artık, ağlatmak istemiyorum, ya yazmayı terk edeceğim, ya da seni…
Ama karasızım, oyun oynar gibi yazdıklarımın içindeki cümleleri değiştiriyorum…
Her şeyi ters çeviriyorum, ağlamalara gülmeleri, sevmeleri terklere, vedasızlığı vefasızlığa, seni bana, beni toprağa atarcasına tekmelemek istiyorum topuklarımla zemini…
Elimde kalan son resmine baktım, poyraz esti sanki başımın üstünden…
Gündüzü geceye çevirdim,
hilâl olmuş ayı gözledim,
adım attım çengeline,
diz çöktüm kıvrığına,
el salladım sana,
almadın,
yumdum gözlerimi…
Sessizliği düşündüm,
Sessizliğin sesinde,
gecenin kokusunu hissettim içimde…
Yalnızlık kokuyor,
biraz yalan,
birazcık yalancılık,
biraz da riya kokuyor…
Başım dertte bu gece,
seni yazmayacaktım, güya,
nefesim sen kokar olmuş ki,
nasıl baş edeceğim bu senlilikle dolu sensizlikte, gecenin bu hırçın uğultulu sessizliğin gece sesinde…
Gülmeden kahkaha atıyorum, sanki çıldırdı beynimdeki düşünceler ve de çıldırtası halde, sense pervasızsın… Boşluktayım her an, seni yazmayacağım artık, bu tükenmişliğinden değil de tüketmek istediğimden seni…
Bakınıyorum, yumruk vurmuş gibi, yeni bir sevgi girsin yüreğime diye… Sana inat yeniden yaşamak istiyorum dürüst sevgiyi… İhanetten uzak, yalandan uzak, riyadan uzak… Kendi kendine küçücük bir sevgi olsun, güldürsün kelimeleri, kalem uçlarından düşen cümleleri…
Bir bakmışsın, kafama, sonra yüreğime düşmüş olsun senden uzaklaştırarak… Tek başına olsun yüreğimdeki boşlukta… En azından hayâllerimi geri getirsin, senin yok ettiğin her şeyi geri getirip, mola versin hayatımın titremelerine…
Biliyor musun bu yarım yamalak aşktan ne anladım, ne seni bitirebildim, ne de kendi mi… İstesem bir ömür boyu yazarım seni… Kendime inat, bir ömür de kendimi sana yazarım, ama değmezsin bilirim…
Büyük aşklardan biriydi senli yaşamım… Ne oldu büyük oldu da, ezilmem miydi, onu büyüklüğe ulaştıran, ezmesi miydi beni, sökmesi miydi yüreğimi, boşluğun sesi miydi kazandığı hız?
Al aşkını kendine, sal yüreğimi artık…
Ben baharı sevdim, parıldamaya çalışan güneşi, fısıldaşan sözcükler gibi, kuş seslerini sevdim.
Ben baharlarda hep yeniden seni sevdim…
Sesini, kokunu, gülüşünü yeniler gibi, hep baharlarda seni çok sevdim…
Sözlerinle besledim içimdeki öksüz sesleri, her baharlarda açan kırmızı gülleri sevdim. Bir de, bir de ben seni her baharda bahar kadar kokularla hep seni yeniden sevdim…
Bu gün Pazar, yalnızlığımda gelen sesini de çok özleyerek sevdim, ben seni baharlarda özleyerek sevdim… Hele Pazar günleri yalnızlığımla çok daha fazla sevdim…
Sana bakınca içim yanıyor, gözlerime vuruyor har…
Sana bakınca alev sıçrıyor gözlerime, gözlerinden aynada…
Bir har bu kavrulduğum, sana bakınca dilimi ısırıyorum, bir acısın bende, bitmeyesiye, tükenmeyesiye, ateşe çöküyorum içimden… Sevgi bu, önce güler, gülerken yakar dağlar yüreği…
En değerlim sendin ki şimdi hırpalanıyorum bu değerlerle…
Bir pazar daha geçti…
Bir kurşun işler gibi işledin içime,
yaralarıma kabuk bağlatan
çaresiz sevmelerimi öğreten…
Bir pazar daha geçti
ve ben her pazar gibi bu pazar da seni düşünmek için uyanacağım...
Yorgun düşlerimden arta kalanlar hep senle dolacak düşüncelerimde...
Sabahlar zor oluyor bilirim, ama sen olacaksın o sabahlarda içimde…
Mutluyum, bedenim artık senin için titriyor, sabahlarda…
Geçmişin kuru gölgeleri ıslanıyor senin için döktüğüm sevinç gözyaşlarımla…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 9.3.2011 13:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

yaralarıma kabuk bağlatan
çaresiz sevmelerimi öğreten…
YÜREĞİNİZE SAĞLIK.....
TÜM YORUMLAR (2)