Eskiden kaynanalar, oğlullarına gelin seçerken “kız oğlan kız mı, baldırı düz mü? Tatlı dilli mi, güler yüzlü mü…” Bunlara bakarmış. O kadarla da yetinmezmiş, kızın elmayı, salatalığı, patatesi ip-ince soyup soymadığına bakarmış. Savurgan mı, tutumlu mu anlamak için.
Bırakalım bunca ince eleyip sık dokumayı, günümüz kadınları ekmeğe bile saygılı değil artık. Işıklar içinde yatası anacığım anlatırdı:
“Aşe-fatma anamız bir gün pirincin taşlarını ayıklarken bir tek pirinç tanesini yere düşürmüş. O taneyi bulabilmek için evi yedi kere dışarı çıkartmış.”
Taneyi bulmuş mu, bulamamış mı, orası anlatılmaz meselde. Aşe-fatma anamız ne zaman yaşamıştır; neyin nesidir, kimin fesidir bu da önemli değil. Önemli olan “bir tek pirinç tanesine verilen değer”dir.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman