Yazlıktaydık, ağaçların gölgesi serinlik sarar,
Ağustos’tu, gökyüzü cayır cayır yanar.
Sükûnet inerken deniz, ipek gibi parlar,
Çayı demledim; vakit, ince bir sabırla dolar.
Bir masa sarsıldı toprak zeminde,
Sessiz bir kıyamet çöktü gönlümün içinde.
Gülüşler, kahkahalar, bağrışlar kesildi o an,
Çaydanlık devrildi, gözlerimden aktı kan.
Meryem... Beş yaşındaydı,
Oyunla harmanlanmış bir bahardaydı.
Küçük kardeşiyle tartıştığında,
Bir çığlıkla kıyamet koptu bir anda.
Alt demlik düştü, yok etti renkleri,
Tenine yapıştı ateşin elleri.
Bir çığlık yankılandı boş duvarlarda,
Bir anne dizlerinin üzerinde dualarda.
Benim kızım, dedim, benim nefesim,
Eskide kaldı artık gülüşüm, sesim.
Dayanamıyor, kaldırmıyor yüreğim,
Dünyam cehennem oldu Meryemim.
Sabahları kalbime karanlık doğar,
İçimde açmıyor çiçekler, gelmiyor bahar.
Yoğun bakımda kaldın bensiz bir ay,
Uykum yok, umudum az, duam çok var.
Dediler umutsuz, az kaldı, vakit daraldı.
Ramazan'dı... Ellerim duaya sarıldı.
Hatimler, tesbihler, zikirler yapıldı,
Meryemim diye dualarda ağıtlar yakıldı.
Şimdi sekiz yaşına on üç gün var,
Ama o hâlâ beş yaşında gibi yanar.
Gülüşü yaralı, uykusu yorgun, içi kanar,
Canım kızım Meryemim, günden güne solar.
Anneyim ben... gözyaşım durmaz,
Küçük kızım içimde hâlâ ilk gün gibi yanar.
Meryem, ateşten bir çiçek gibi oldu,
Anayım ben, yüreğimde çiçeklerim soldu.
Kayıt Tarihi : 8.6.2025 14:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!