Kızıl Reisi Nasıl Kaçırdık Şiiri - O. Henry

O. Henry
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kızıl Reisi Nasıl Kaçırdık

İlk önceleri iyi bir işe benziyordu; fakat hele anlatana kadar bekleyin. Aklımıza çocuk kaçırma fikri geldiği zaman, Bili Briscoll ile Güneyde, Alabama'da bulunuyorduk. Sonraları Bill’in dediği gibi bu, “muvakkat bir hayal anında idi” ama biz o zamanlar bunun farkında de­ğildik tabiî.

Summit adında dümdüz bir kasaba vardı orada. Halkı zararsız, kendi hallerinde insanlardı.

Bill’le benim müştereken altı yüz dolar sermayemiz vardı. Batı lllinois’te dalavereli bir iş çevirmek için tam iki bin dolar daha istiyorduk. Bu meseleyi oturduğumuz otelin önünde uzun uzun konuştuk. Çocuk sevgisi bu yarı köylü insanlar arasında daha kuvvetlidir; ve daha bir çok sebepler de ileri sürerek burada bir çocuk kaçırmanın, öteki yerlerde gazetelerin bile arkamızdan sivil memurlar göndererek işleri karıştırmasından daha iyi olacağını düşündük. Summit’in arkamızdan, bir iki üniformalı polis, belki de bir kaç endişeli köpek,'ve Weekley Farmers, Budget gazetesinde bazı makalelerden başka bir şey gönderemiyeceğini biliyorduk. îşte bunun için iyi bir işe benziyordu.

Kurbanımız olarak, maruf bir kimse olan Ebenezer Dorset’in yegâne evlâdını seçtik. Peder kibar, sert, namuslu, ipotek işlerine düşkün bir zattı. Çocuk on yaşlarında çilli bir oğlandı; saçları, trene yetişmek için acele ile koşarken aldığınız bir mecmuanın kapağı rengindeydi. Ebenezer'in hiç olmazsa iki bin dolar vermeye razı edecek kadar yumuşatacağımızı sanıyorduk. Fakat hele anlatana kadar bir sabredin.

Summit’in iki mil ötesinde çalılık ve ağaçlarla kaplı küçük bir dağ vardı. Bu dağın arka tarafındaki mağaraya kumanyamızı yığdık.

Bir akşam güneş battıktan sonra, araba ile ihtiyar Dorsen’in evi önünden geçtik. Çocuk sokakta idi. Karşıki tahtaperdenin üstündeki kediye taş atmakla meş­guldü.
“ Hey, çocuk,” diye Bili bağırdı. “ Arabayla gezmek ister misin? Şeker de veririz.”
Çocuk, Bill’in gözüne koskocaman bir taş fırlattı. Bili arabadan inerken: “Bu, moruğa beş yüz dolar
fazlaya mal olacak,” dedi.

Çocuk orta sıklet bir boz ayı gibi karşı koydu. Ama sonunda onu arabanın içine atarak oradan uzaklaştık. Onlar mağaraya girerken ben de gidip atı bağladım. Tamamiyle karanlık bastıktan sonra da üç mil ötedeki köyden kiraladığımız arabayı oraya götürerek bıraktım ve yürüyerek mağaraya döndüm.

Bili elindeki, yüzündeki sıyrıklara, yarıklara plaster yapıştırmakla meşguldü. Mağaranın önündeki kocaman kayanın arkasında bir ateş yanıyor, kırmızı saçlarının arasına iki şahin tüyü takmış çocuk da kaynayan kahve cezvesinin başında oturuyordu. îçeri girince bana uzun bir değnek uzatarak bağırdı:
“Hey, melûl soluk suratlı, vadilere dehşet salan Kızıl Reisin kampına girmeye nasıl olur da cür’et edersin? ”

Bili, pantalonunun paçalarını sıvayıp, dizlerindeki yaraları yoklayarak: “Her şey yolunda,” dedi. “Kızıldericilik oynuyoruz. Buffalo Bill’in temsilleri bizim yanımız­ da, belediye binasındaki Filistin manzaraları kadar sönük kalır. Ben ayı avcısı Old Hank’ım. Kızıl Reise esir düştüm ve yarın sabah başımın derisi yüzülecek. Amma da yaman tekme atıyor, ha.”

Evet, efendim, çocuk hayatının en mesut anlarını ya­şıyor gibi idi. Mağarada kamp hayatı yaşamanın sevinci ona mahpus olduğunu unutturmuştu. Beni, casus Yılan - Göz diye isimlendirdi ve, ertesi sabah muharipleri harpten dönünce güneş doğarken yakılacağımı bildirdi.

Bundan sonra yemek yedik. Oğlan ağzını domuz eti, ekmek ve salça doldurarak konuşmaya başladı. Şöyle bir yemek-arası nutku çekti;

‘‘Buradan çok hoşlandım. Daha evvel hiç kampta yaşamamıştım, fakat eskiden ehli bir kirpim vardı. Bu sene dokuz yaşıma girdim. Mektepten nefret ediyorum. Jimmy Talbot’un teyzesinin benekli tavuğunun yumurtalarını fareler yedi. Burada sahici kızılderililer var mı?

Ben biraz daha salça isterim. Rüzgâr ağaçların sallanmasından mı meydana gelir? Bizim köpeğin beş yavrusu var. Hank, senin burnun neden bu kadar kırmızı? Benim babam öyle zengin ki. Yıldızlar çok sıcak mıdır? Cumartesi günü Ed Walker’i iki kere dövdüm. Kızları sevmem, îp olmadan kurbağa tutamazsınız. Öküzlerin sesi var mı­dır? Portakal niçin yuvarlaktır? Bu mağarada yatak var mı? Amos Murray’ın ayağında altı parmağı var. Papağanlar konuşuyor da, balıklarla maymunlar niye konuşmuyor? On iki kaç tanedir? ”

İkide bir kızılderili olduğunu hatırlıyor, ağaç dalından tüfeğini alıp, ayaklarının ucuna basarak mağaranın önüne, o solgun suratlı insanlardan birini yakalamak ümidiyle gidiyordu. Ara sıra da öyle bir savaş nârası atı­yordu ki, ayı avcısı Old Hank tir tir titriyordu. Bu oğlan ta en başından Bill’i korkutmuştu.

Ben çocuğa: “ Kızıl Reis,” dedim. “ Evine gitmek ister misin? ”
“Niçin istiyeyim,” diye cevap verdi. “ Evde eğlenemiyorum ki. Mektepten nefret ediyorum. Ben kampı çok severim. Beni tekrar eve götürmiyeceksin, değil mi? Yılan - Göz? ”
Ben: “Hemen şimdi değil,” dedim. “Biraz bu mağarada kalacağız.”
O: “Pekâlâ,” dedi. “Çok iyi. Hiç bu kadar çok eğlenmemiştim.”

Saat onbirde yattık. Yere battaniyeler sermiştik. Kı­zıl Reisi de aramıza yatırdık. Bizi tam üç saat uyutmadı. İki de bir yerinden fırlayıp tüfeğini alıyor, bize, “hey, ortak” diye bağırdıktan sonra dışarı koşuyordu. Her yaprağın hışırtısını kapımıza yaklaşan bir âsi çetesinin ayak sesi sanıyordu. Nihayet güç halle uyuyabildim. Rüyamda kendimi kırmızı saçlı, korkunç bir korsan tarafından kaçırılmış ve bir ağaca bağlanmış gördüm.

Gün ağarırken Bill’in tüyler ürpertici çığlıklarilye uyandım. Bunlar haykırma, homurdanma, bağırma gibi erkek ses uzuvlarından beklediğiniz sesler değildi, kadınların hayalet veya sıçan gördükleri zaman salıverdikleri o âsap bozucu, nezaketsiz çığlıklardandı. Böyle kuvvetli, şişman, korkusuz bir adamın hiç durmadan attığı çığ­lıkları dinlemek pek de berbat bir şeydi doğrusu.

Ne olduğunu anlamak için yerimden fırladım. Bir eline Bill’in saçını dolamış Kızıl Reis, adamcağızın göğ­sünde oturmuş, diğer elinde de jambon kesmek için kullandığımız keskin bıçağı sallıyordu. Bir gece evvel
..........
..........

O. Henry
Kayıt Tarihi : 1.2.2017 16:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

O. Henry