Mevsim kış
Saat 04.17
Ölümü kollarımda hissediyorum
Soluk benizli bir çocuk düşeyazmış
Sadece seyrediyorum
Kızıl beyaza beyaza boyanmış bozkırda düzlük
Gök kızıl yer kar
Ey akşam yıldızı bu ne hal
Ölüm tomurcuklanmış sende hani ölümsüzlük
Galiba gidiyor ben boş bekliyorum
Güneşi görüyor musun çocuk
Cevap yok gözleri masum bakıyor
Şehir yıkılmış enkazda çocuk
Kızıl güneşi çocuğun gözlerine yerleştiriyorum
Uzun saçları var gidecek bir yer yok
Çocuğu kızıl tanında güneşi gözlerken buluyorum
Sanki bozkırda yeterince çalı yok
Dikenlere göğü satıyorum
Ağzımda ağır bir türkü nasıl geliyorsa okuyorum
Sorsan çocukta ses yok
Ben çocuğun gözlerine kızıl güneşi yerleştiriyorum
Vaka boş sorsanız yer yutmaya doymamış
Ben ölüme değil yarına ağlıyorum
Kim bilir belki çocuk güneşin tanında yine gelir
Şehir ışıksız oysa şehrin ışıl ışıl olduğunu herkes bilir
Zemin toprak dalgalı
Gözümün önünde bir kadın bir çocuğu için ötekini geriye attı
Şimdi kızıl tanın güneşini çocuğun gözlerine yerleştiriyorum
Kağıt parçaları olduğu yerde cam sesleri ve yıkım
Çocuk hayatta saat yedi güneş doğmakta
Üç saat oldu şehir yıkılmakta
Çocuk belki sekiz belki on aylıkta
Yürümeye kalksa yürüyemez neler yaşadı şuracıkta
Bir şiir sözüm vardı şaire hiçliğe sattı beni oracıkta
Çocuk iki buçuk yaşta
Bir şiir vardı da adı aynı içi başka
İşte o şiir bu şiir belki şarkta belki kafkasta
Kızıl güneşi bir çocuğun gözüne yerleştiriyorum oracıkta
Benim suçum değil bu çocuk yasta
Belki unutmuştur aklı oyuncakta
Uzak bir site var oracıkta
Çocuk düşte oyuncakta
Dün matem artık karanlıkta
Bir umut var yarına
Çocuk yüz yılı geçkin kader tekrarlanmakta
Burası eskidende yıkıktı
Şimdi de ayağa kalkmakta
Bir şiir oldu çocuk
Güneş ona gündüzü sunmakta
Bir şiir oldu ki anlayana şair kaldı arafta
Yok ise bir an depreşti yalınlıkta
Bir çocuk daha kavuştu sabaha şuracıkta ...
Bir depresan ve aklım yine karışmakta ...
Kayıt Tarihi : 15.2.2025 08:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bu şiirde gözümün önünde depremde iki çocuğundan birini taşıyamadığı için binadan çıkarıp nasıl vazgeçtiğini gördüğüm bir annenin ardından koşan bir kadının o çocuğu nasıl ölüm pahasına alıp düzlüğe götürdüğünü güneş doğana kadar ailesine bile vermeyip tam güneş doğarken ailesine teslim edişini ve o sırada çocuğun kanayan burnunu ve şuan iki buçuk yaşta oluşunu ve daha birçok farklı şeyi anlattım . Ve bir hocama söz vermiştim o bu şiiri okuduysa anlattığım herşeyi anlar...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!