Kızıl bir akşamüstüydü vakit
Gökkubbe 'unut' demekteydi 'en mavisini günün'
'Kurut içinde bahardan kalma kaç çiçek varsa'
Ve mavi bahardan kalan bir nergisti yüzün
En kıymetli mirasıydı gönlümün yıllanmış hüznün
Kızıl bir akşamüstüydü vakit
Adımları hızlanmaktaydı telaşlı bedenlerin
Sokaklar bağırmaktaydı bana
'Öyle sıkki yumruğunu hanımeli kokmasın ellerin'
Ellerimde gizlenmiş bir avuç toprak gibi tazeydi son sözün
Yüreğimde kederin var kızıla çalan
Ve ay büyürken bürünmekte lacivert geceye zihnimde dünya denen yalan
İstanbul'da bir çocuktum ben sen gitmekteyken
Lacivertti zaman,kızıldı belki,belki bir parça beyaz
Her bahar üşüdü bulutu bekleyen çocuk
Her bahar aynı ayaz
Kızıl bir akşamüstüydü vakit
Tozlu güneşliğiyle o pencere şahidimdir
Yamalı pardüsen gibi sen kokuyor
Pencerem aydan korkuyor
Şahidimdir yorgun güneş
Batarken bile senin kadar yorgun değildi
Ve saklanırken dağların ardına senin gibi güzeldi
Şahidimdir derdime eş bu kent
Buluttan düşleri masalların gibiydi
Şahidimdir içimdeki dert
Kalbinde büyüttüğün o çocuk gibi çoğalttı beni
Adını yazmak tozlu bir gelinlik giymiş camın buğusuna
Adını yazmak içimdeki dertle örülmüş dağların pususuna
Adını yazmak sokaktakileri sen sanacak kadar
Düşe düşkün bir çocuğun korkusuna
Adını yazmak anne
Bir kızıl akşamüstü vakti çok yakıştı
Bunca yalan toprağında büyüyen beyaz bulutum İstanbul'a.
Kayıt Tarihi : 21.4.2006 20:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)