KIZIK DESTANI - I
Asma güzelim benzini Kızık’ımın gülü
Altın kafes dar gelir susar kuşu, bülbülü
Karaçayır, ak çayır artık yananı kayır
Sensiz dar otağım, darmadağın sanki ölü
Kurumasın yassı ekmeği, somun ekmeği
İşkefesi, yoğurdu, peyniri, çökeliği
Hepsi özümde ayrı zevk, dilimde ayrı tat
Yağı, balı, kekik kokulu özlü çöreği
Doymadı gönül böyle yasla geçti ağından
Gülüm nasıl geçer ki gülistanın bağından
Kara kaya, karlı kaya bir de delik kaya
Görünür mü memleketim sisinden dağından
Bahar gelmez mi bir daha gülüm bu dağlara
Ak sümbüllü bereketim dolmaz mı bağlara
Karkın yolu, Ortaören yolu, Çiftlik yolu,
Yolum düşmez mi köyüme ulaşan ağlara
Susadım, köyümün, allı morlu sümbülüne.
Değmedi özlemim hiçbir an, sevda gününe.
Tepecik, Yar başı hepsi kardeş yaşam dolu.
Sığırcığı, serçesi, başka yanar gülüne.
Koşar, coşar, eteğine kayardım kayandan
Geçmezdim, civanından, divanından, sazından
Kireç oca, Tertibin koru, Dolunun ardı
İçimize dolar, bir nefes sağlık doğandan
Aşurun tepesi, Sırıklı, Kalenin ardı
Kızığın al gülü, parmaklı kilimi vardı
Yoncalık da semize gelirken kara kazlar
Özüme susadım hatıramın aşkı sardı
Gedikali’yi ererken başaklar arpalar
Yarbaşı’nda ambarı doldursun akbuğdaylar
Sülüklerin pınar, Aşurun pınar, soğuk su
Bacımın elinde dolsun helkiler, bakraçlar
Alnıma dolarken sevincin cevheri teri
Tavşanıma yurt, vatan olsun çalının içi
Beyaz bozaklar işvemizi yoklardı sende
Hangi yokluğum tatlı hangi acım geçici
Gönlüm açken elbette masumdur gedikali
Şivan olur köyünden ayrı kalanın hali
Ufacık, kaysardıç Yarbaşı nazlı keşenlik
Koya değmezse yaşanmaz bir daha ahvali
Geçti bütün ömrüm baharıma doyamadım
Eridi gözüm yağım yaylamı yaylamadım
Karakavak, selvi kavak nerde hani çatak
Memleketimin gülü geçti bir kez saymadım
Özteğim, Keşenlik yeşildi çocuk çağında
Bahara hiç doymadın güller açtı dağında
Hoyratça yandın gittin Çamlıbel bucağında
Köroğluyum ayvazım zamanenin bağrında.
KIZIK DESTANI - II
Kızık köyüm, Balıbey’im köylerin öz hası.
Sen misin beni benden alan közün sancısı.
Köyümü özümden aparsan geçmez acısı
Yıkılır divanım, ocağım tütmez bacası.
Bir lokma yağlı bazlama geçmezse boğazdan.
Dönme dolap kara suyuna değer ayazdan.
Babacan’dan, Ecü’den, Köroğlu’ndan Ayvazdan
Elbet çoğu verir rabbim, geçmezsen azdan.
Başka olur köyümün, özümün her bir yeri.
Acılı kurşun sele boğsun, varsın emeği
Sini gömbesi, Sac arası, Tava katmeri
Yediverenler ilmeğinde doysun değeri.
Baş dönmezse geriye niye dönsün, boyun
Arkada bıraktığım şanlı devranı duyun.
Boynu kara, Mor koyun, Boz koyun, Kara koyun
Meleme tepenin arkasından, bunlar oyun.
Tepecikte nara yansın sabahlar akşamlar
Kamışlıkta ota doysun son ve ilkbaharlar
Bökçüde yazlasın Karabaşlar, Kocabaşlar
Örükçüde kara doysun kırmızı topraklar.
Altın başakları topla, kara taşta öğüt.
Sülüklerin Karaçayırda hayvanını güt.
Kozda kurumasın Kara söğüt, Salkım söğüt
Atamdan kalmadı aklımda bir baba öğüt.
Kuzukulağı öze, kurt kula köze yemiş.
Bunlar mert olanlara olur ancak birer eş.
Öztek’imin dilinde hepsi destan bir deyiş
Kabak tepe, Horoz tepe hepsi bizim kardeş.
4 Eylül 2012
Ahmet ÖztekKayıt Tarihi : 20.11.2015 16:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!