Köyde doğmuşum; Anadolu’da bir köyde. Hüznün kucağında bulmuşum kendimi doğar doğmaz. Hüznün kucağında büyümüşüm…
Aklım ermeye başladığında, ilk fark ettiğim şey yoksulluğumuzdu. Yoksulluk ve hüzün… Biri babamda, diğeri annemde vücut bulmuş gibiydiler. Kalbime işleyen… Kalbimi işleyen iki bilge çiftçi gibiydi yoksulluk ve hüzün. Koca Yunus’un tabiriyle, ete kemiğe bürünmüş, babam ve annem olarak görünmüşlerdi sanki. Göremediğim ise o iki perdenin gerisinde cevelan eden iman, irfan ve aşk güneşiydi ki hüzün ve yoksulluk onlar sayesinde asalet sahibi oluyorlar, hayatımız onlar sayesinde huzurla ve sevgiyle doluyordu.
Uzun kış gecelerinde akşamları, köydeki her yetişkin erkek gibi babam ve ağabeylerim köy odasına giderlerdi. Ben de annemle beraber evde kalırdım. Komşularımızla bir aile gibiydik. Birbirimize teklifsiz gidip gelirdik. Beyler köy odalarına gittikten sonra annemle ben de bu komşulardan birine giderdik. Veya onlardan biri veya bir kaçı bize gelirlerdi. Kadınlar, kızlar, çocuklar… Toplanırdık ocağında ateş yanan bir odada. Büyükler kendi aralarında sohbete koyulur; genç kızlar gözden uzak bir köşeye çekilip el işleriyle uğraşırlardı hülyalı hülyalı. Aralarındaki fiskoslar, manalı manalı gülüşmeler dikkatimden kaçmazdı. Biz çocuklar da ya oyunlar oynardık aramızda, yahut yaşlı olduğu için sürekli ocak başında oturan Fadime Nene’nin etrafını çevirip, anlattığı Keloğlan’lı, kurtlu- kuzulu, eşkıyalı masalları ve hikâyeleri dinlerdik; gözlerimiz fal taşı gibi açılmış olarak… Rüzgârın mevsime uygun olarak icra ettiği fon müziği sayesinde, Fadime Nene’nin kendine mahsus üslubuyla anlattığı masallar ve hikâyeler, esrarengiz bir havaya bürünür, hayal gücümüzün de etkisiyle bizi alır olağanüstü âlemlere uçururdu.
***
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
tebrikler dost kalem
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta