Kız Kulesi Sandalcı ve Ben
Akşam kızıllığı camlara alev gibi düşerken martılar geceye hazırlanır, suskunluğunu bölmek için gecenin. Son susuşlarıdır mavilikler üzerinde.
Üsküdar iskelesinde ki sandalcı sararmış parmaklarında tuttuğu gün gibi tütünü bitmiş izmaritle omzundaki yalnızlığı paylaşır, martılar gece ve kız kulesiyle.Boğazın yalnız gelini, aşkın imkânsızlığın, hüznün, sevincin abidesi. Unutulmuşlukları anımsatan, tek başına aşkına sahip çıkmanın gururu Kız Kulesi.
Sandalcının aşkıdır, tutkusudur. Her bakışında ulaşılmazı, imkânsızıdır. Her yolcu bırakışında eteklerine kıskandığı, paylaşamadığıdır. Yorgun kolları ona her gidişinde daha da bir güçlenir. Her dönüşü ise bir o kadar bitik…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yüreginize saglik..cok cok güzel bir siirdi..tebriklerimle
Kızkulesi, dalgalar, tütünden parmakları sararmış sandal
cı, martılar ve onları izleyen bir şairin yüreğine düşenler...
Her gözlemin ardındaki tefekkürdür şair yüreğinin farklı yanı...
Duyguların derlenişi ve ifadesi çok güzeld.
Gönülden kutluyorum. Saygımla, sevgimle,
Ünal Beşkese
aşk imkansızlığıyla bırakır yarısını yüreğinin kız kulesine..aman diler karşısına çıkan martılardan,yazık ki çok geç anladı sandalcı......hüznünü dökerken denize, huzur bulduğunu düşlerinin
kaleminiz daim olsun sevgiler
Yüreğinize sağlık, beğeni ve taktirle okudum saygılar...
Mükemmel bir anlatım.
Sımsıcak duygular yüklenmiş, etkisi ve akıcıcılığı çok sağlam. Keyif alarak okudum. Tebrikler. (TP+Ant.)
Sevgiyle ve esen kalınız.
Nafi ÇELİK
Pişmanlıksız bir yaşama koşmaktı sen olmak,
Seni hasretin kahrıyla alkışlarken, o kahır alkışlarının seslerinin resmini ileteceğim sana, o zaman inanırsın sanırım çektiğim acılara...
İşte o gecenin loş ve ıslak kokusuna dalıyorum adımlarımı aksatmadan, durmayasıya koşuyorum sana doğru belki umut belki de umutsuzluktu cebelleştiğim...
Sadece geceye yalvarıyordum uzaklardaki sen sesini saklamak için, bir telaş bu uzaklara yapışan, hasreti astım yafta ile boynuma, ölesiye sen isteği bu yalvarışların ardında kalan, sana koşmak kopmak ölüm düşlerinden, sana koşmak varmak vuslata, sana koşmak beklemekten öte varmak ve sen karanlıklarımdaki yalnızlığımı tamlayan ve ben artık sana bağladım tüm isteklerimin ardındaki düşünceleri,.
Galiba sen oluyorum yavaş yavaş benden çıktıkça, sen oluyorum senleşerek bıkıp usanmadan…
Pişmanlıksız bir yaşama koşmaktı sen olmak, işte pervasız kalamadığım an düşünceleri bunlar…
Mustafa Yılmaz
Umutlu güçlü bir yürek seslenişi..özlem hep var olacak gibi görülüyor.Kutluyorum Sn:Avcı
Sevdaların özünde var 'gizemli sevişler, hasrete ezgili dokunuşlar...' Ne yapsanız dinmez, ne yapsanız içinizdeki o 'ateş kırıntısı' bir türlü sönmez...
Kızkulesi, sandalcı ve siz... İşte o sönmek bilmeyen sevda masallarının kahramanlarısınız... Biriniz 'mekanı', biriniz ulağı, diğeriniz hem yaşayanı hem de şahidi...
Yine sürükleyen bir yazıydı Fatma (Deniz) hanım... Kutlarım sizi...
Üsküdar sahili ile Kızkulesi arasındaki o kısacık mesafe ne binlerce yıldır aşılabilmiştir ne de bundan böyle aşılacaktır 'sevgili' tarafından. Ta ki ne zaman /dört martı tutar dört yanından, uçururlar Kızkulesi’ni Galata’ya/ o zaman. (Albatrosun şimşekleri şiirimden)
Gene de Sandalcı aynı sahilde kalır, aynı kürekleri tutar yorgun elleri. Ve aynı hasret devam eder.
Kaleminize sağlık sayın Fatma Avcı...
Denizin mağrur yalnız gelini, sana umutla bakmalıyım, senin kıyıya baktığın gibi. Sahilden gelecek her sandalcının sevdiğini getirme ihtimalini beklediğin gibi. Martıların kaybettikleri sevda mektubunu bulmak için denize her dalıştaki umutları gibi umutlanmalıyım. Parça parça düşlerimizi bıraktığımız sahilde ağıtlar yakmadan oturmalıyım.
güzel bir çalışma geçmiş gelecek yanlızlık umut tükenişe direniş sevda yanığı bir yürekten okuruna güzel içli cümleler. emeğini tam puanla kutlarım.
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta