Kız Kulesi Sandalcı ve Ben
Akşam kızıllığı camlara alev gibi düşerken martılar geceye hazırlanır, suskunluğunu bölmek için gecenin. Son susuşlarıdır mavilikler üzerinde.
Üsküdar iskelesinde ki sandalcı sararmış parmaklarında tuttuğu gün gibi tütünü bitmiş izmaritle omzundaki yalnızlığı paylaşır, martılar gece ve kız kulesiyle.Boğazın yalnız gelini, aşkın imkânsızlığın, hüznün, sevincin abidesi. Unutulmuşlukları anımsatan, tek başına aşkına sahip çıkmanın gururu Kız Kulesi.
Sandalcının aşkıdır, tutkusudur. Her bakışında ulaşılmazı, imkânsızıdır. Her yolcu bırakışında eteklerine kıskandığı, paylaşamadığıdır. Yorgun kolları ona her gidişinde daha da bir güçlenir. Her dönüşü ise bir o kadar bitik…
Sahildeki her âşık onu hüzünlendirir. Yüreğindeki kabuklu yara her seferinde biraz daha kanar. İçinde öldüremediği gelir aklına, göz perdesine görüntüsü düşer. Paylaşamadığı denizin en derinine gömdüğü imkânsızıdır.
Fırtınada sahili döven azgın dalgalarda, çaresizliğini vurur sahile. Kırılan her dalga yüreği, kumsala her ulaşabilenlerse umutları olur. Gecedir onu bağrına basan, gecedir onu paylaşan. Yorgan gibi örterken akşamın kızıllığı sandalcının ruhu açılır. Deniz melekleri bembeyaz kanatları ile karşılar. Her kanat çırpışlarında, karanlıktan sevgiliyi yetirecek yolu aydınlatırlar. Açılır sandalcı lacivert sulara yüreğindeki ile tek başına.
Sandalcının küreği bozar denizin dinginliğini. Her suya dalıp çıkışında yüreğinin ritmidir suyla buluşan. Sevgilisine yaklaştıkça hızlanır bu yürek, susar martılar, susar deniz. Duyulan küreğin suya çarpışı değil, sandalcının yürek sesidir. Birde karşı kıyıdan hüzzam makamındaki bestenin udun tellerinden havaya yükselişidir. Konuşmadan anlatmaktır vuslatın heyecanını.
Martıların kanat sesleri suyun sesine karışır mor yakamozlar eşliğinde. Bazen bir vapur düdüğü böler bu yalnızlık ve hüzün bestesini. Yosun kokusuna karışır iyot kokusu ve birde sevdiğinin kokusu, genzini yakar. Çıkmazlarda saran gölgeler gibi beyninin kıvrımlarına gelir yerleşir, içinde öldüremediği.
Yalnızlığına ortak olduğum sandalcının hikâyesine takılırım. Kız Kulesine olan aşkına, imkânsızına. Martılardaki hüzün çığlıklarına ve ulaşılmazlığa… Sen gibi, ben gibi, biz gibi.
Sahilde sessizce ve vakurla dolaşan martılarda görürüm seni. Üstüme üstüme gelen dalga sesleri çaresizliğimin alkışları olur. Renklerin koyulaştığı, morun laciverde döndüğü zamanlarda gururlu martı denize yükselir. Hüznün çığlıkları ile böler geceyi, birde sandalcının denizdeki yürek sesi olan küreği.
Ayın en büyük en aydınlık hali doğsa da geceye, âşıklar sahili sessiz döven dalgalarda mehtabı seyre dalsa da, kuytularda saklanır sandalcının yüreği, martı ve ben…
Gecenin en derininde, suyun en laciverdinde seslerimizi yükseltiriz. Ümitsizlik ve çaresizliğin çığlıkları geceyi yırtar. Denizin ortasında yankılanıp tekrar bizi kucaklar.
Masa üzerinde küllük dolusu sigara, yarım kalmış çay, külü uzamış sigara, karşımda kız kulesi, yanı başımda sandalcı, elimde ıslak şiirler, konuşmadan yürek tınısıyla anlaşan. Martı kanatlarına koyduğumuz özlemlerimizi yolluyoruz karşı kıyıdan.
Düşürmeden götür diyoruz, mektubunu kaybettiğiniz sevdalılar gibi bizim umutlarımızı, özlemlerimizi, vuslatlarımızı kaybetmeyin. Bırakmayın denizin derin maviliklerine.
Ömrün günü bitmeden, tutsun ellerimiz, yüreğimizin boş sokaklarında ayak seslerimizi duyalım. Pişmanlıklarımızı kabullenirken özlemlerimizi yaşayalım. Uykusuzluğumuzun sebebi olan aşkı yazmak yerine onunla yaşayalım. Kurgulanmış hayatlar içinde değil, yaşamak istediklerimizle olalım. Varlığı ile avunmak yerine gözlerinin içinde kaybolup teninde ısınalım. Vuslatı yaşamak varken köşe başlarında beklemeyen umutları, talan olmuş baharları yaşamaktan usandım.
Gül bahçesindeki dikenlerde parçalanmak yerine, güllere dokunmak istiyorum. Çakıl taşlarında tökezleyip her düşüşümde parçalanan dizlerim olsun, yüreğim değil. Derin nefes alışlarımda boğazım düğümlenmesin. Martı seslerindeki hüznü ve acıyı duymayayım.
Denizin mağrur yalnız gelini, sana umutla bakmalıyım, senin kıyıya baktığın gibi. Sahilden gelecek her sandalcının sevdiğini getirme ihtimalini beklediğin gibi. Martıların kaybettikleri sevda mektubunu bulmak için denize her dalıştaki umutları gibi umutlanmalıyım. Parça parça düşlerimizi bıraktığımız sahilde ağıtlar yakmadan oturmalıyım.
Üsküdar sahilinde kırık kalpler üzerinde yürürken bedenler, vuslatın son çırpınışlarını martının kanadında, sandalcının küreğinde ve son dalganın sahile bıraktığı sessiz busede aramalıyım…
15.05.2012
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 16.5.2012 00:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
cı, martılar ve onları izleyen bir şairin yüreğine düşenler...
Her gözlemin ardındaki tefekkürdür şair yüreğinin farklı yanı...
Duyguların derlenişi ve ifadesi çok güzeld.
Gönülden kutluyorum. Saygımla, sevgimle,
Ünal Beşkese
kaleminiz daim olsun sevgiler
Sımsıcak duygular yüklenmiş, etkisi ve akıcıcılığı çok sağlam. Keyif alarak okudum. Tebrikler. (TP+Ant.)
Sevgiyle ve esen kalınız.
Nafi ÇELİK
TÜM YORUMLAR (10)