Bir yıl daha geldi geçti işte. Yürüyerek, koşarak; kimin işine hangisi geliyorsa o dolmuşa binerek, dolduruşa gelerek; 'yok ben dolduruşa gelmem, dolmuşa da binmedim binmem, sera gazından bana ne 4x4 le gezerim, arazi mi asfalt mı bakmam' diyerek, yolsuzluğa hırsızlığa kırmızısından yeni donlar biçerek, KÜRECEK bir ısınıp, bir krize girerek; “açılsak mı açılmasak mı”diyerek, yeni bir hayvan türü griple daha tanışarak, tanışmaktan kaçarak; kocaman sene geçti gitti.
İstemek başarmanın yarısıysa; özellikle politikacıların barış, sağlık, huzur, bol kazanç isteklerinin temenniden öteye geçmemesine ne demeliyiz? Bu olumsuzluğun; ya isteyenler, ya istenen şey ya da isteyenlerin istedikleri yerleriyle bir ilgisi olmalı. Yürekten mi istediler, böbrekten, dalaktan mı, ya da dil ucuyla mı! ... Sorun isteyenlerde veya istenen şeylerde olsaydı, isteyenlerin kendilerinin de dahil oldukları 'istedikleri kesim' nasıl ihya olurlardı?
Güle güle eski yıl hoşgeldin yeni yıl sloganlarıyla, herşeye rağmen umutla bakarız yeni yıla ve ilk umudumuz ilk yenilgimize dönüşürse endişesine rağmen piyango biletimizi de alırız. Yeni yılın ilk dakikalarına 'ya milyoner olursak' hayaliyle girebilmek için alınan biletler, şanslı bir kaç kişinin dışında kalanların elinde patlayacaktır ve ilk hayal kırıklığımızla yolumuza devam edeceğizdir. Öldürmeyen acı güçlendirir diyerek bu talihsiz olayla yeni seneye daha bir güçlü başlamamız bile olası! Beslenme biçimimizden ve türkülerimizden de bellidir ki biz acıyı seven bir milletiz.
Ayrıca biz milletçe pırıltıları, simleri, alları, pulları da severiz ki bunu anlamak için de padişahlarımızın kılık kıyafetlerine bakmak kafidir. Genlerimizde var. Ama iyi ki genlerimizden gelen bu al pul merakı padişahların giysi tarzlarını günümüze taşıma biçiminde sürmemiş. Düşünsenize kırmızı spor arabasından elinde dizüstü bilgisayarıyla inen bir iş adamı ve üstünde sim işlemeli bir kaftan!
Takıp takıştırmayı, allı pullu şeyleri seven bizlerİ; yılbaşında ne yapar eder, çerden çöpten bir ağaç bulur üstüne süsler koyar, cama yazılar yazar, evi sünnet karyolasına çeviririz.Renkli şapkalar, düdükler, maskelerse en vazgeçilmez aksesuvarlardır. Küresel kriz vardır, işsizlik bu sebeple veya bahaneyle almış başını gitmiştir. Cepte metelik yoktur ama 'kredi kartımız vardır yuppy! ' yaz deftere, sarı çizmeli bu ağa bir gün öder kime ne? Tabi... Şu an işsiz olabilirsin ama arkanda kocamaan bankalar ordusu var. İşin olsa da olmasa da, o parayı senden kat kat faiziyle alacak olan, iğne deliğine de girsen peşinden gelecek bankalar ordusu! Haydi durma, henüz kazanmadığın paraları harca. Küresel krize senin de katkın olsun. Ne duruyorsun?
Sayın üstüne alınması gereken varyemezler! Siz de varın yemeyin yine! Usül bozulmasın. Sevdiklerinize, ihtiyacı olanlara aman ha birşey almayın. İstifleyin paralarınızı, harcamayın ki çark dönmesin, küçük esnaf tümden bitsin. Yemediğiniz paralarla kurmadınız mı bu şirketleri fabrikaları? Az işçiyle çok iş yapmadınız mı, az paraya çalıştırmadınız mı ve kısmadınız mı aşından ekmeğinden emekçinizin? Bir şirket daha kurun şimdi kazanın bol bol ama kazandırmayın ki' bol kazanç' temennisi tek sizde hayat bulsun; bu sene de her sene olduğu gibi...
Ve her sene olduğu gibi bu sene de; iyilik, vicdan, akıl, sağduyu, sevgi, adalet, dürüstlük, iyi ahlak, vefa, özgürlük, saygı kazansın diyorum yürekten. Çünki haftanın başı, ayın başı, yılın başı farketmiyor; hayat, barışa kavuşmak için bile savaşmayı gerektiriyor.
Evrenin neresinde olursa olsun başı dik, vicdanı rahat 'ben iyiyim' diyebilen herkesin yeni senesi kutlu olsun.
Allah yardımcımız olsun.
Nilgün Budak
Kayıt Tarihi : 29.12.2008 17:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.