Farklı ülkelerin kültürlerinden geçen birçok sözcükle aynı kaderi paylaşır entelektüel sözcüğü de. Fransa’dan başlamıştır yolculuğuna Türkiye’deki, benim deyimimle gurbetçi sözcükler sınıfına girmiştir.
Türkçe karşılığı olan aydın kelimesindeki ciddiyet ve ağırbaşlılıktan sıyrılıp kendine daha modern ve popüler bir üslup edinmiş gibidir.
Aydın denince aklıma; bir kısım yazarlar, gazeteciler, akademisyenler ve sanatçılar gelir. Dünyanın sorumluluğunu sırtına yüklenmiş vefakar kimseler gelir hep. Araştıran, öğrenen ve öğrendiklerini defalarca mantık ve vicdan süzgecinden geçiren, çıkan sonucu geniş kitlelere ulaştırmaya çalışan kişiler gelir aklıma. Bu uğurda canlarından olan nice “uğurlu” aydınlarımız gelir gözlerimin önüne; tarihin tozlu sayfalarındaki yüzlerce düşünür gelir.Hayata bakış ve duruşumuzla “onlara layık olabiliyor muyuz? ” diye düşünürüm, içim sızlar.
Bir de günümüz popüler kültürünün aydın anlayışı var tabi. Entellik deniyor buna da... İyi bir kariyeri olan, yaşam standardı yüksek bir çok insana entelektüel sıfatı yakıştırması yapılıveriyor. Mesleği ve akademik eğitiminin dışındaki alanlarla ne kadar ilgili, dünyanın ve insanlığın haline ne kadar duyarlı, ne konuda ne kadar bilgi sahibi, bildiklerini kendi fikirleriyle yoğurup çevresine ışık tutabiliyor mu demeden hem de…
Bir de genellikle gençlerin dilinde dolasan entelektüellik var. Standartların dışında ve adi entel giyim haline dönüşmüş olan giyim stilleriyle, takıları, saç ve sakallarıyla, yeni tip tabirle takıldıkları mekânlarla tarif edilen bir entelektüellik tipi…
Bu, gençlerin daha çok üniversite yıllarında, sabitleşecekleri sosyal kimliği ararken özenti duydukları, şekilciliği ön planda tutan bir tercihten başka bir şey değil bana göre. Hayat görüsü olarak eleştirmeyi benimsemiş gibidirler. Başkalarının ürettikleri fikirleri anlatıp dururlar kültürlü görünmek adına. Altında kişiye özel birçok etkenin rol oynadığı başka sebepler vardır çoğunlukla. Entelektüellik bu kadar basitse eğer fikirleri uğruna çile çeken yüzlerce kişi boşa mi emek verdi?
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,