İşte yine bir bayram daha geldi. Bu defa ki “şeker” tadından çok “et” tadında malumunuz. Yemek kültürü ot oburlardan çok et oburlara hitap eden canım memleketimin, senede evine bir kg et almaktan aciz insanları da, mecburen et oburluktan ot oburluğa yatay geçiş yapar oldular. Bu oburluk adı altındaki beslenme biçimlerine yenilerini de eklemek mümkün hatta. “Ekmek obur”,” hamur obur”, organik gıda almaktan da aciz halkımızın kesesine uygun olduğu için göz göre göre aldığı hormonlu sebzelerden de yola çıkarak “hormonlu sebze obur”, genleriyle oynanmış 'GDO'lu besin obur gibi sınıflara ayırmak mesela…
Açlık sınırının 1000 YTL civarında olduğu, asgari ücretinse 500 YTL dolaylarında seyrettiği ülkemizde, kebapçıların önünden geçerken kebap kokularıyla nefsini köreltmeye çalışan sözde et oburlar da bol miktarda var elbette.
Şimdi gelelim bayrama… Çocukluğumdan bu yana o masum hayvancıkların toplu katliam yapılırcasına bayram adı altında kurban edilmelerine ve sokaklarda çöp kutularının kenarlarının mezbaha görüntüsü oluşturmasına içim sızlar durur. Anlam veremediğim kısmıysa,kurban ve kurban bayramı tanımlarının anlaşılamaması veya işine gelenin işine geldiği gibi anlaması nedeniyle çarpıtılması. Çocukluğumda sorgulayıp çözemediğim şeyleri zamanla araştırarak, vicdan ve mantığıma oturtarak öğrenmeye çalıştım.
Kurban sözcüğünün kelime manası gereği “yaklaştırmak, kaynaştırmak, yardımlaşmak ve dolayısıyla hediye etmek” anlamına geliyor olması; bayramda kesilen hayvanların Allah’a armağan edilmesi, Allah için kan akıtılması gerektiği gibi yanlış öğretilerle çarpıtılmış. İslamiyetin başlangıç dönemlerine ilişkin çeşitli rivayetlerle de bu düşünceler desteklenmiş. Ancak aydın zihniyetler bunu kabul etmemişler. Düşünebiliyor musunuz, cansız varlıkları bile hoş kullanmamızı öğütleyen taşa bile merhamet eden Yaratıcı, yarattığı akıldan yoksun, dolayısıyla da masum hayvanları kendisine hediye edilmesi için yok ettirsin! Evreni yaratan bu Yüce Varlığın dünyaya armağan ettiği hayvanları bizler de parayla satın alıp O’na geri hediye edeceğiz öyle mi? Tereciye tere satmak gibi bir şey olmuyor mu bu? Böyle birşeye ihtiyacı mı vardır Yaratıcımızın? Amaç Allah için kan akıtmak mıdır öyleyse?
Bütün bu sözlerin ardından şunu söylemek lazım. İslamiyetin başlangıç dönemlerinde sefalet içinde yaşayan,yiyecek ekmek bulamayan insanların yanı sıra çok zengin tüccarlar da vardı ki hemen her gün sofralarında kuzu çevirmeler yemelerine rağmen yoksulları düşünmezlerdi. Zaten kesilen ve hatta şaraplarla beraber ziyafet sofralarında yenen hayvanların, belli bir zamanda ve bir bayram dahilinde kesilip buna da kurban yani hediye denilip yoksullara hediye edilmesi oldukça vicdani ve mantıklıcaydı. Sizce Yüce Yaratıcımızın kendine hediye amaçlı kurban kesilmesi gibi bir isteği var mıdır? Buradaki amaç O’nun rızasını alabilmek, bencillikten arınabilmek ve yoksullara yardım edebilmek dolayısıyla da sosyal ilişkilerin sevgi ve ilgi ile devamlılığının sağlanabilmesidir. Sizce de bu açıklama vicdanınıza ve aklınıza daha uygun gelmiyor mu?
O halde günümüze gelelim. Ve “kurban” kelimesini “hediye”, “kurban bayramını” da yardımlaşmak olarak; yeterli maddi imkana sahip olanların, bu imkanlardan yoksun olanlara yardımı olarak düşünelim.Yani, bu bayram, “Allah bizden kurban kesmemizi istedi, biz de kestik görevimizi yaptık” diyerek kestikleri hayvanı derin dondurucuya atıp seneye bayram gelene kadar sofralarını çeşitli et yemekleriyle süslesinler diye varolmamıştır.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,