KIYI YAZILARI-buzullarda atan sıcacık ka ...

Nilgün Budak
25

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Bir kaç ay önce Kanal 1 ve daha sonraki günlerde de atv'de yayınlanan bir belgeselden bahsetmek istiyorum sizlere. 2006 en iyi belgesel ödülü alan 'İmparatorun yolculuğu' adlı bu belgeseli izleyen hemen herkes o süre zarfında başka boyutlarda dolaşmışlar, içinde bulundukları yaşamlarından sıyrılmışlardır diye düşünüyorum. İzleyenlerin ortak görüşü bu belgeselin kendilerine muhteşem hisler yaşattığı. Bırakın hayvan sevgisini, penguenlerin o sevimliliklerini bi yana, Antartika'da verilen bu yaşam mücadelesi filmin içine çekiveriyor insanı. 'işte bu hayatın ta kendisi' dedirtiyor insana. Penguenler artık anne ve baba olma zamanları geldiğinde, kendilerine besin sağlayan okyanusu bırakıp, o minik adımlarla haftalarca yürüyerek buzulların ortasındaki o korunaklı bölgeye ulaşıyorlar.Ulaşamayan gruptan kopan kaybolanlar da oluyor ne acı ki. Binlerce imparator pengueni kendilerine o sene için sadece tek bir eş seçiyorlar. Filmde 'düğün dansı' şeklinde yorumlanan bir tür törenle birbirlerine sanki eş olma sözü veriyor gibi hareketler yapıyorlar. Tabi belgeselin müziği ve seslendirmesi de ayrı bir güzellik katıyor görüntülere. Bir anne, bir baba penguen kişileştirilerek belgesel onların ağzından anlatılıyor. anne bedeninde aylarca duran bir yumurta dış dünyaya çıktıktan sonra da aylarca süren bir kuluçka dönemi başlıyor. bu süre içinde anne ve baba penguenler okyanustan bu bölgeye gelmeden önce depoladıkları besinlerle yaşamlarını sürdürüyorlar. Yaklaşık üç ay annenin yumurtlama süreci sürüyor.Anne penguenlerin bedeninde oluşan o yumurtalar,annenin yumurtlamasıyla dış dünyayla tanışıyorlar. Anne ortalama üç aydır aç ve karnında oluşan yavruyu besledi. Artık beslenmeye gitme vakti gelmişti. o dondurucu buza değdirmemeye özen göstererek yumurtayı kendi ayakları üzerinden baba penguenin ayakları üzerine veriyor ve o haftalar süren yolu geri giderek okyanusa ulaşmak için yola koyuluyor. Tabi diğer anne adayı penguenlerle birlikte.Bu devir işlemi sırasında yerde kalan yumurtalar buz tutup çatlayabiliyor ve anne ve babanın o seneki çabaları boşa gitmiş oluyor. soylarının devamı için o seneki şansları sona ermiş oluyor. Tek bir yumurta şansları var ve onu da yitirebiliyorlar. Bu arada kar fırtınalarından yumurtalarını korumak için baba penguenlerin binlercesi yumurtaları ayaklarının üstünde tüyleriyle örterek ve birbirlerine iyice sokulup ısınmaya çalışarak anne penguenlerin geri dönmesini bekliyorlar. O manzarayı izlerken 'o canlılar için mahşer yeri burası sanki' diye düşünmüştüm. donduran soğuk, açlık, sorumluluk, kar fırtınası... Ve bunlara dayanmaya çalışan fedakar bir canlı türü. İnsanların ibret alması gereken bir durumdu bu. Bu fedakar penguen babaların insan babalara öğreteceği çok şey olmalıydı. Anne penguenlerin okyanusa gidip beslenmeleri içinse haftalarca süren o yolculuktan sonra o kalın buz tabakasının altındaki okyanusa açılan ufak bir kapı görünür ki, tüm anne adayları sevinçle suya dalıverirler. Karınlarını iyice doyurmaları gerekir ki döndüklerinde yumurtayı kırıp çıkmış olacak yavrularına yemek götürebilsinler. Ve o sularda da vahşi hayat varlığını gösterir. Nasıl penguenlerin beslenmesi gerekiyorsa, o penguenlerle beslenecek başka canlıların olduğu da ortada. Ve bazı anne adayları sudan çıkma imkanına sahip olamıyorlar. onları bekleyen bir baba ve bir yumurta varken geri dönemiyorlar.

Öte yandan yumurtalar çatlıyor, içinden minicik beyaz tüylü yavrular çıkıyor. tabi o yavrular hala babalarının ayaklarının üzerinde ve babalarının tüyleriyle soğuktan korunuyorlar. Baba penguenlerse annelerin bir an önce dönmesini bekliyorlar çünki onlarda açlığa daha fazla dayanamayacaklarını biliyorlar. sakladıkları bir kısım yiyecek parçasını kendi midelerinden çıkararak yavrularının ağzına veriyorlar. Anneler gelmezse bir süre sonra o yavruları orda bırakıp, yani ölüme terk edip okyanusa gitmek zorundalar. Gitmezlerse, hem yavruları ölecek hem kendileri. Ama giderlerse en azından kendi hayatlarını koruyabilecekler. Ve bir sonraki seneye soylarının devam şansı olmuş olacak. Biz insanlar için bunları izlemek, öğrenmek, anlamaya çalışmak çok daha zor sanki. Onlar iç güdüsel olarak böyle olması gerektiğini biliyor ve davranıyorlar. Oysa bizler, şuurlu yaratıklar olarak durumun acı tarafında takılıp kalıyoruz. İçimiz acıyor. Bir babanın yavrusunu ölüme terk etmesi fikri biz insanlar için çok acı çünki. Diyorum ya ibretlik diye. Doğadan ders alınması gereken çok şey var ve maalesef insanlık insanlığa yakışmayan davranışlar da gösterebiliyor bazen.

Anne penguenler zorlu yolculuğu bitirip döndüklerinde seslerinden eşlerini ve yavrularını tanıyabiliyorlar. o manzara tam bir mutluluk hali. onlar sorumluluklarının bilincinde olan muhteşem bir aile çünki. Geri dönemeyen anneler ve onları bekleyen yavrular doğanın diğer bir yüzü. Soğuğa dayanamayan ve ölen yavrular da öyle.
Anne penguen yavrusunu babadan devralıyor ve baba penguen diğer baba penguenlerle beraber yola çıkıyor bu defa. okyanusa... beslenmesi gerekiyor ve daha sonra yine geri dönecek, dönebilirse tabi. Buzullardaki bu zorlu şartlar güneşin kısa bir an yüzünü göstermesiyle bile olsa neşelendiriyor bu fedakar canlıları. yavrular ilk adımlarını atıyorlar. tüy yumağı gibi halleriyle buz üzerinde yalpalayarak yürümeye çalışıyorlar. Kendi yavruları ölen anne penguenler başkalarının yavrularını çalmayı bile deniyorlar. Anne ve babalar nöbetleşe gelip giderek beslenmelerini südrüyorlar. Bu süreç aylarca sürüyor. Okyanustan uzak o korunaklı bölgede ortalama dokuz ay gibi bir süre bu durumu devam ediyor. Bazen anne ve babalar bir diğeri gelmeden de yavrularını artık yürüyorlar diye bırakıp gidebiliyorlar. bebek penguenler de hepsi birbirine yapışırcasına bir arada gruplar halinde durarak soğuktan korunmaya ve bir diğer ebeveyninin gelmesini bekliyorlar. Bir kreş ortamı gibi. tabi her yerde olduğu gibi burda da tehlike anları oluyor. yırtıcı kuşlar yalnız gördükleri yavrulardan hangisini tutabilirlerse kendilerine besin temin etmeye uğraşıyorlar. O yavruların kaçışmaları, bazısının yakasını zor kurtarıp yaralanması bazılarınınsa yem olması kaçınılmaz. Bunları izlerken daha önce izlediğim bir belgesel aklıma geldi. çayır köpekleri denen sincaba benzeyen canlılarla ilgili bir belgesel... Onlar tüneller kazıp oralarda yaşıyorlar ve tehlikelere karşı nöbetçileri oluyor hep. Hatta beslenmeye giden anne babaların yerine o gruptan bir kaç bebek bakıcısı yavrulara bakıyor. Onları koruyor. Penguenlerde bunu göremedim. Kendi yavrusu ölen bir anne başkasının yavrusuna sahip olmaya çalışırken, öte yandan yavru sahibi olamayan anne ve babalardan bazıları ailelerinin bırakıp beslenmeye gittiği anlarda 'kreş'teki bu yavrulara sahip çıkmıyordu mesela. Hatta bir kaç yavru bir yetişkine sığındığında sonradan gelen bir kaç yavruyu o yetişkin iterek uzaklaştırıyordu. Bunların cevabını bilemiyorum. Belgesel de bunları yanıtlamıyordu. Daha çok film niteliğinde bir belgeseldi ne de olsa.

Tamamını Oku