Kıyas
“Kıyas bir sözdür ki, kendisine bazı şeylerin konulmasıyla, bu konulan şeylerden başka bir şey, sadece bunlar nedeniyle zorunlu olarak çıkar.” Aristo
Kıyasın yapılabilmesi için benzer ya da karşıt ikinci bir şeyin olması gerekir. İnsanın Dünya boyutundaki algılaması kıyas ile olur, ikinci bir veri yoksa bu yapılamaz. Büyük, küçük; uzun, kısa; siyah, beyaz; akıllı aptal… Tüm kıyaslar diğerine göreceli yapılır; “Güneş Dünya’dan büyüktür.” Dünya Güneş’e kıyas ediliyor ya da Güneş Dünya’ya; böylece sonuç çıkarılıyor. Karıncanın diğer nesnelerle yaptığı kıyası düşünün! Bir eşek karınca yuvasının üzerinde işemeye başlasa, karıncalar için bu bir tufan sayılır; eşek için sıradan bir olay!
İnsan algılaması kıyas ile olduğundan insanın tek olan Allah’ı bilme noktasında benzeri bir nesne yoktur. Bu nedenle insan kendi “Ben” liğini kıyas eder. Kendi benliğini “Rab” gibi düşünerek Rabbulalemini algılamaya çalışır. Bu nedenle algısına inanç denir, kesin olmaz; tam değildir! Yani kendi “Rab” değildir. Firavunlar kendi benliklerindeki “Rab” kıyasını keşfetmişler ve kendilerini“Rab” sanmışlar!
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,