KIYAMET SURESİ
Adını “büyük kıyam” manasındaki ilk ayetten alır.
Mekki bir suredir. Resmi 75 nuzül sırasında 31. Suredir
Konusu: kıyamettir, asıl muhatabı insandır. 5 kez el insan kullanılır surede. Muhatabına zımnen sorar öldükten sonra ne olmayı düşünüyorsun ey insan.
Hani bir çocuğa sorarız ya; Büyüyünce ne olacaksın yavrum? Bu sure de insana soruyor. Ölünce ne olacaksın ey insan. Ölünce ne olacağımızı soruyor.
Müşriklerden Adî b. Rebîa’nın Resûl-i Ekrem Efendimize gelerek kıyametten sorması, Resûlullah Efendimizin anlatımını dinledikten sonra, gözleriyle görmüş olsa bile inanmayacağını, zira çürümüş kemiklerin toplanıp yeniden bir beden oluşturmasının imkânsız olduğunu söylemesi üzerine sûrenin ilk bölümlerinin indirilmiştir.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1. ”La” olumsuzluk edatıdır. Yok, hayır, işte ben yemin ediyorum Allah olarak. Bu yeminle başlayan ilk sure budur.
Rabbimiz yemin ediyorsa orada insanın tüyleri diken diken olmaz mı? Rabbim sen mi yemin ediyorsun. Ben kim oluyorum ki rabbim sana inanmayayım. Bunu dememizi istiyor bizden.
Müslüman için önemli olan kıyametin ne zaman kopacağını, dolayısıyla âhiret hayatının ne zaman başlayacağını bilmek değil, kıyametin kopmasıyla başlayacak olan ebedî hayata inanmak ve ona gerektiği şekilde hazırlanmaktır.
2. Ben insanın kendini kınayacağına yemin ediyorum. Ötesi yok. Ahireti yalanlayanlar, kıyamete inanmayanlar kınayacak.
LEVVAME: kıyamet gününde artık kaybetmiş olan, kaybettiği için de kendini kınayan insan tipine delalet ediyor.
Toplumlarında nefsi levvamesi var. Bir toplum kendini sorgulamıyorsa, özeleştiri yapamıyorsa, hatalarından dönemiyorsa tok olmaya mahküm olur.
Şayet nefis kendini dünyada kınıyorsa bu güzel bir gelişme.
1. Nefs-i emmâre: Şeytana uyarak şehevî isteklerin, makam ve mevki sahibi olma gibi tutkuların karşılanmasını emreden.
2. Nefs-i levvâme: İşlediği günahlardan dolayı üzülüp kendini kınayan, yargılayan ve düzeltmeye çalışan nefis basamağıdır.
3. Nefs-i mülhime: Hayır ve şerri idrak edebilme melekesine sahip olan nefistir.
4. Nefs-i mutmainne: İman nuruyla tam aydınlanmış, kötü sıfatlardan kurtulup yüce ahlâk ile bezenmiş olan nefistir.
5. Nefs-i zekiyye: Nefsi kirletecek inkâr, cehalet, kötü hisler, yanlış inançlar ve kötü huylardan temizlenmiş; iman, ilim, irfan, iyi hisler, güzel huy ve ilâhî ahlâk gibi takva özellikleriyle terbiye edilmiş nefis demektir.
6. Nefs-i râziye: Kendisi ve başkaları hakkında Allah’ın hayır veya şer olarak takdir ettiği hükümlere tereddütsüz rıza gösterip teslim olan nefsin makamıdır.
7. Nefs-i marziyye: Allah ile kul arasında karşılıklı rıza ilişkisinin kurulduğu, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu makamdır.
8. Nefs-i kâmile: Kişinin ahlâk ve marifette kemale ererek irşad mevkiine yükseldiği makamdır
3. İnsan kendisini toplayamayacağımızı zannediyor. Yoktan var eden vardan var edemez mi? Yoktan yaratan dağılmışı toplayamaz mı?
Ümeyye bin Halef’in sorusuna verilen cevap. YASİN 77-78-79
4. Parmak uçları bütünün en küçük parçasını temsil eder. İş yaparken parmak uçlarımıza çok iş düşer. Herkesin değişik olmasında ise Allah’ın bir mührüdür. Rabbimiz her şeye bir kimlik vermiş.
Ya parmak uçları veya parmak izleri. Çünkü herkesin parmak izleri farklıdır. Buradaki “Benân” el demektir. Kudretin temsilcisi olan el. Çünkü elin kıymeti parmaklarda, parmakların inceliği de uçlarda olunca, öyleyse idare eden, imar eden, ortaya koyan, anlayabilen, fark eden, yani kişinin sanki beyniyle, kalbiyle ilgili her şeyini ortaya çıkarabilen özellik sahibi olan parmaktan söz edilmiş.
Aslında parmak uçları parmağı, parmak eli, el de insanı anlatıyor da, burada bir insanı diriltmeye bizim gücümüz yetmez mi? deniyor âyette.
Bilindiği gibi her bir insanın avuç içinde ve parmak uçlarında bulunan çizgiler, onun bir tür kişilik şifresi olup başka hiçbir insanda bulunmayan, yalnız ona ait olan bir kompozisyonda yaratılmıştır. Muhtemelen âyette yeniden yaratılmanın bu inceliğine de işaret etmek için özellikle parmakların yaratılışı zikredilmiştir. Ayrıca âyette, edebî bir sanat olarak parmaklar zikredilmiş, fakat bedenin tamamı kastedilmiştir.
5. Bu kısa cümleyle, ahireti inkâr edenlerin gerçek hastalıklarının teşhisi konulmaktadır. Bunlar, aslında kıyameti ve ahireti mümkün görmedikleri için inkâr etmiyorlar. Asıl sebep, ahirete inanmakla doğacak birtakım ahlâki sorumluluklardan hoşlanmamalarıdır.
“Yok eğer burada anlatılan insan mü’minse, o zaman da mânâ şöyle olacaktır: Bu insan günahı öne alır da, tevbeyi sona bırakır. Önündeki bir kısım günah programlarını da icra edinceye kadar tevbeyi, Allah yoluna dönüşü tehir eder.
6. Ne zaman kopacak kıyamet dediğimizde aynı zamanda, kıyamet kesinlikle kopacak demişte oluruz da biz farkına varmayız. Farkında olmadan tasdik etmiş oluruz.
7. 8. Sönüp gider. Işığı gidecek, kendisi gidecek, yok olacak, hepsi de olabilir.
9. Rabbimiz yaratılışı geri saracak. TEKVİR 1-2, İNFİTAR 1-2, HAC 1-2
10. TEKVİR 26 (FE EYNE TEZHEBUN) Bu gidiş nereye?
11. “Vezar”, kaçılan, kendisine sığınılan dağ demektir. İnsanlar eskiden suç işlediklerinde dağa kaçıp sığınıyorlardı. Allah diyor ki, “O gün sığınma mekânizması olan dağ yoktur. O gün kaçılacak, sığınılacak hiçbir melce, hiçbir sığınak, korunak, barınak yoktur.”
Sığınak yok. Fefirrû ilAllâh. (Zariyat/50) Allah’a kaçın. Allah’tan kaçılmaz ki. Onun için insanlar ikiye ayrılır.sonunda dönüşün Allah’a olduğuna iman edenler, Allah’tan kaçacağını zannedenler, ama yine de kaçıp kurtulamayanlar.
12. Tüm yollar o gün Rabbine çıkacak.
13. Dünyayı önemliler yerine, ahireti önemsizler yerine mi koydu. Dinini arkaya attı, dünyasını önüne mi aldı. Ruhunun açlığını hiç düşünmedi, varlığını, bedenini doyurmak için, cesedini doyurmak için mi kullandı. İşte o zaman hesabı sorulacak.
Yaptığı ve geriye bıraktığı şeylerle ayıktırılır. Yani yapması gerekirken yapmadıkları, yapmaması gerekirken yaptıkları, konuşması gerekirken konuşmadıkları haber verilecek.
Veya farzlardan yaptıklarını, yapmadıklarını anlar. Haramlardan yaptıklarını, yapmadıklarını, malından infak edip verdiklerini, vermeyip varislerine bıraktıklarını anlar o gün.
Bizzat kendi yaptığı şeyler ve sünnet olarak, yol olarak çığır olarak kendinden sonrakilere bıraktığı şeyler ona bildirilecektir.
14. 15. NUR 24, YASİN 65, FUSSİLET 28
16. 17. 18. 19. (Bir rivayete göre Peygamberimize gelen ayetleri ezberlemek için acele ediyordu. Bu aceleden dolayı da Peygamberimize bu ayetler inerek, “Acele etme”, “Dilini oynatma” denilmiş. Çoğunluğun okuması böyledir.)
Bu ayetler surenin akışı içerisinde şöyle anlaşılabilir. "Ey insan! O gün hesap verirken Hakk'ın huzurunda vicdanındakini acele söyleyip de işin içinden çıkacağım diye telaş etme, sakın, dilini bile oynatma, zira onu, o bildiklerini derleyip toplayan sen değilsin, biziz. Biz onu derler toplar sana okuruz. Sen yalnız bizim okuduğumuzun ardınca gel ki o vakit tam hakkı söylemiş, yanlışlığa düşmemiş olursun."
20. Senin problemin ne ey insan, biliyor musun? Peşin olanı istiyorsun. Peşin olsun cehennem olsun. Hemen şimdi burada olanı çok seviyorsunuz.
21. Ahireti gözardı ediyorsunuz. Öncelik sırasını şaşırmış bir nefis.
Her zaman acele ediyoruz değil mi? Meselâ insanların hemen kurtulmasını istiyoruz. Tebliğimiz acele meyve versin, anlattığımız insanlar acele ve kolayca değişsinler. Çevremizdekiler acele Müslümanlaşıversinler. Veya dünyada yaptığımız kulluklar, iyilikler karşılığında acele mükafat bulalım. Acele karşılık görelim, dünyada üstünlük buluverelim. Dünyada hemen zafer elde edelim demelerimizin, aceleden yana olmamızın anlamsızlığı anlatılıyor burada.
22. 23. Rabbimizi dünyada dünya gözü ile görmek mümkün değil. Fakat ahirette durum başka. Orası bekleme yeri değil, alma yeri. Orada şehadet olarak görme olacak.
Bil ki ehl-i sünnetin çoğu, mü'minlerin kıyamet günü (ahirette) Allah'ı görecekleri hususunda bu ayete tutunurlar.
24. 25. 26. “Kella”nın burada manası, evet can boğaza gelip dayandığı zaman. Küçük kıyamettir insanın ölümü. Onun için bu surede gelmiştir.
27. “Rak” şifa duası talebidir. Kur’an’ı istismar ederek şifa aranmaz.
Ya Resulallah tedavi oluyoruz, ilaç kullanıyoruz, otları kullanıyoruz. Peki Allah’ın kaderine karşı mı geliyoruz.? Efendimiz de; Tedavi olmakta Allah’ın kaderidir buyurmuştu.
Hz. Ömer de öyle demiyor muydu. Ordugâhı ziyaret etmişti Kûfe de, veba salgını vardı, bileğinden aşağı inmedi; Ordu komutanı; Ne o? Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun deyince; Evet dedi. Allah’ın kaderinden, Allah’ın kaderine kaçıyorum.
28. 29. Dizinde derman kalmamış, bitmiştir.
30. Ayağında derman kalmasa da onu sürükleyip götürecek birileri mutlaka olacaktır.
“Kim Allah’la kavuşmayı sever, Allah’ta onla kavuşmayı sever. Kim Allah’la kavuşmayı sevmez, Allah’ta onla buluşmayı sevmez.” HŞ
31. “Vela Salla” Allah’a yüzünü döndü. “Fela saddaka” tasdik etmedi, Allah’a sırt çevirdi.
32. “Kezzebe” “vetevella” nın zıddı, mukabili “sadaka” ve “sallâ” dır. sadaka kezzebenin zıddıdır. Nedir? Tasdik etti, yalanladı. Sallâ da tevellâ nın zıddırdır. Tevella sırtını döndü, sallâ Allah’a yüzünü döndü. Onun için Allah’a yüzünü dönmedi ve imanı, hakikati tasdik etmedi. Ne oldu? yalanladı ve Allah’a sırtını döndü.
33. 34. Yazıklar olsun sana ey insan. Allah’tan kaçacağını sanıyorsun öyle mi? Kabilene, kavmine, aşiretine, taraftarlarına, hizbine, gücüne, silahına, parana, malına, evladına, ideolojine güveniyorsun öyle mi?
35. Veyl üstüne veyl, beddua üstüne beddua, lânet üstüne lânet. Elbette yaratıcısını, Rabbini tanımayan, O’nun kendisi için gönderdiği vahiyden habersiz bir hayat yaşayan kimse bu lâneti hak edecektir. Dünyanın kulu kölesi olmuş, o dünyanın da kendisinin de sahibi olan Allah’ın hayat programını reddetmiş bir kişiye veyl üstüne veyl olsun.
36. Allah bir şaheser yaratsın da çayıra salsın öyle mi?
“Süda” başı boş, ipsiz, yularsız, salık demektir. Hiçbir kayıt altına girmeyen, hiçbir sorumluluk taşımayan develer gibi mi zannediyor insan kendini?
Başıboş değilsin. Siz bir şah eser yapsanız götürür de çöpe mi atarsınız ki Allah atsın. Nasıl diyorsunuz bunu. Kendinize hakaret olmuyor mu, çelişki olmuyor mu?
37. 38. 39. Can verilmeden önce beşer, ruh üflenince ona melekler bile hizmet etti. İşte o can sayesinde öğrendi, irade kabiliyeti kazandı. Artık vahye muhatap oldu.
İnsan beşer doğar, insan olur. Allah seni insan olarak görmek istedi, sen beşer olmakla direndin, neden?
40. Peki o insanoğlu yeniden diriltileceği konusunda neden hiç düşünmüyor? Onu dirilten öldürmeye, öldüren diriltmeye kadir değil mi? Yaratırken bir damla sudan yaratmaya kadir de, öldükten sonra onu yeniden yaratmaya kadir değil mi?
Böyle bir Allah’ımız var ölü kalplere vahiyle hayat veriyor. Allah size vahiyle hayat veriyor, ölü canlara vahiyle hayat veriyor, ölü kalbi, ölü aklı vahiyle diriltiyor, diriltmek istiyor. Neden O’na teslim olmuyorsunuz. Rabbim vahiy ile dirilenlerden kılsın.
KIYAMET SURESİNİ HAYATA TAŞIMAK
1. SENDE SONLUSUN EY İNSAN, HAYATI ONA GÖRE TAŞA.
2. NEFSİNİ DÜNYADA KINAMAZSAN AHİRETTEKİ LINAMAN HİÇ BİR İŞE YARAMAYACAK.
3. ETRAFIMIZDAKİ VE VUCUMUZDAKİ MUCİZELERİ GÖR ARTIK.
4. MAZERETLERİN GEÇERLİ OLMADIĞI BİR HESAP GÜNÜ VAR.
5. NEREYE GİDECEKSEN ORAYA GÖRE HAZIRLIĞINI YAP.
6. KAİNATTAKİ HERŞEY AHİRETİN VARLIĞINI İSPAT EDİYOR. GÖR ARTIK.
Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 8.2.2019 15:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!