Kıyamet Senfonisi Şiiri - Erbil Kutlu

Erbil Kutlu
173

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kıyamet Senfonisi

KIYAMET SENFONİSİ

Bir şarap tadındayım şu anda.
Rengim kızarmış, ekşiyim birazcık,
Sanırım sensiz kalmışım ondan moralsizliğim.
Ne görebilirim yüzünü istediğim anlarda,
Ne koklayabilirim saçlarını avuçlarımda gizleyerek dünyadan,
Hatta kendimden bile sakınarak.
Ne de bakabilirim gözlerine elimde kalan bir yarım resmine sarılıp yatağıma uzanarak…

Pare pare adımlarla yaklaşıyor sanki hayalin bana
Gizli gizli usulca sakınarak kendini benden
Bir çocuk gibi ağlamamı bekliyor hissediyorum
Dayanamayacak saçımı başımı okşayacak beni teselli edecek elinden geldiğince
Ve seni bana getirecek belki de kıyamayacak o güzel yüreğin
Koşacaksın bir gece vakti saatin kaç olduğuna bakmadan
Yalın ayaklarına bulutlar sana halı olacak
Beni öldürecekler daha ellerini tutamamışken çıplak teninden ayaklarına değecekler
Gözümden akan yaşlar kan olacaklar o vakitte
Sen seviyorsan beni üzüleceksin
Çünkü bunu dediğim hayalin üzüldü, hissettim
Benden sakınırken kendini,
İki eli ile iki yanağımdan tutup yüzüme, gözlerime baktı acı içindeydi,
Seni bana getiremediği için özür diler gibiydi
Bende ona isyan edercesine yüzümü kaçırmaya çalıştım sürekli
Lakin gözlerini gördüm onda senin olan bir şeydi onlar esirgemedi
Gülümsedi, yumuşadı bedenim…

Tuttu elimden, aldı götürdü beni rengarenk bir bahçeye çiçeklerle bezeli,
Siyah beyaz çiçekler öyle ahenkli idi ki,
Valsler çalıyordu derinlerde sesler nereden geliyor anlayamıyordum.
Stereo bir pikaptan çıkar gibi hangi ses nerden geliyor bilemiyordum
Ama keman viyolonsel sesleri öyle hoştu ki birlikteliğe davet ediyordu dans eden tüm çiçekleri
Bir ben yalnız kalmıştım, sevgili hayalim lakin bir çiçek ile bu davete sessiz kalamamış,
Uçuyorlardı umarsızca valsler akıp gidiyordu bedenlerinden bu eşsiz yüce bahçe zevkleniyordu istemeden,
Tohum veren çiçeklerin tohumları diplerine düşüyordu müziğe eşlik ederler iken,
Hemen yedi verenler gibi kardelen misali toprağı incitmeden ve onunda hoşgörüsü ile yüceliyorlardı.
Müzik ile onlarda tohuma kaçıyorlar, beni sarmalıyorlardı.

Çırılçıplak soyunmuştum hissetmeden ben müziğe teslim biçare bedenim yükseliyordu yukarılara
Yükseldikçe yükseldim ve vals eden çiçeğin bedeni oldum misler koktum senin kollarını sardığın eşin oldum.
Bu duruma tüm bahçe erkanı reverans eyledi,
Birden ekolar arttı müzik şiddetlendi ama bu hiddeti değil mutluluğa davet ediyordu notaları,
Borazanlar çalıyor bize hürmet ediyordu.

Dansımızı götürdüğümüz her yerde çiçekler yollarımızı açıyor,
Aşk diye bir esinti tüm yapraklarını sallıyordu.
Birden bir kötü çıktı ortaya tüm bahçe korkulara nail oluverdi,
Kaçmak istediler ama toprakla bütünleşmiş sevişen kökleri müsaade etmiyor,
Can hıraç bağırtılarla ölümün korkusu çürütmeye başlamıştı hepsini.

Oysa ki ne kadar güzel bir kötü idi o…

Sarı, beyaz, kırmızı güllerle bezeli bir şeytandı sanki.
Şaraplar akıyordu yapraklarından,
Dikenleri güllerin bebek sesleri ile gülüyordu.
Uzattılar bize ellerini o bebekler,
Tuttuğumuz anda ne çok mutlu olduk, gülücükler saçarken birden,
Kanlar fışkırmaya başladı, düştük serildik toprağa ve tüm çiçekler,
Kanlarımız ile sarmaş oldu birden bahçe,
Azaldı müzik sesleri, ölüyorduk adım adım yürüyorduk sonsuza
Dur diyemiyorduk bu yok oluşa!
Fırtınalar kopmaya, yağmurlar hınca hınç yağmaya başlamış,
Kanları temizlemeye, bu cinayetin izlerini silmeye çalışıyordu.

Fırtına ile bedenlerimiz parçalanmaya başlamıştı, savruluyorduk, kopmuştuk birbirimizden…

Kırmızı ojeli tırnakların bile uzaklaşmıştı hayallerimden.
Gözlerimi açamıyordum yada gördüklerimi engelleyemiyordum, yanıyordu bedenim,
Ateşler basmıştı bedenlerimizi…

Birden bir garip hisle kendime geldim!
Karnımın içi akıyordu sanki bedenimden uzaklaşıyordu,
Gözlerimi açtığımda;
Sonsuz bir boşlukta, zifiri karanlık bir gökte idik,
Bedenlerimiz çıplak, sevişiyor idik.
Müzik kesilmiş, sadece senin inlemelerin çınlıyordu kulaklarımda…

Bir şarap tadına varmıştık artık, ekşiydik ve çok tatlıydık,
Doyumsuzdu bu an, bir sonrası yoktu.

Ve bir ani ses yücelendi birden irkildik!
Sevgilerinin yasak olduğu söylenen aşıklar gibi korktuk bizi ayırmalarından,
Bir tabanca sesi ile uçuşan kuşların kalb atışlarında idik,
Sesin ne anlama geldiğini anlayamıyorduk.
Sadece duyduğumuz “AŞK, AŞK, AŞK…” diye bir sesti.

Bir kavrayışta hayalin tuttu elimden ve beni aldığı odama geri getirdi bıraktı bir başıma,
Kaçtı gitti, dur diyemedim bile,
Kesildi müzik, yarım kaldı mutluluğum, sensizlikten mahvoldum, kahroldum.
Hüzün de, ızdırap de, melankoli de, ne dersen de,
Nerden çaldı bu kıyamet senfonisi anlamıyorum…
Seni benden kopardı, hazmedemiyorum…

05.04.2008.cumartesi / 04.00

Erbil Kutlu
Kayıt Tarihi : 8.4.2008 03:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Erbil Kutlu