Kıyamet
Büyüdük, büyüdükçe sakallarımız uzadı,
Çiftliğe babalık etmek istedi bir buzağı.
Domuzlar yolunu kesmeyince dili uzadı,
Oysa ne dibindekini görürdü ne uzağı.
Babalarımız sakladı arasına paraları kirişin,
Kafaları kırdılar, çıraklar el atıp bozdu bir bir işi,
Günahı tüküremedik, kolay oldu üzerimize sinişi,
Üşendik, uğraşmadık bulmaya bir bilirkişi.
İmam kıyameti görmüş, bahsetti vaazında,
Edebiyat diye bir kadını sevdim, öptüm ağzından.
At diye domuzlara bindik hem de yağızından,
Götleri acıdı, bağırdılar çıktığı kadar avazından.
Acıdır, yemek kıçının altında aslanın,
Yazmadıkça devlet ağacı, dirseklerimiz paslanır.
Orta saha aptaldı, dışarı çıkardı pasları.
Toprak ana fedakardı , yuttu bütün yasları.
Dervişi katlettiler, izledik pencereden,
Terk ettik yurdu, tavalar tencereler.
Purosunu yakamayınca bizi felç edenler
Savruldu suratımıza gazeteler, pençeler
Bu adam keşiş dağının tepesinde yaşar,
Kurban ettiler bizi dağa, toprağa ve taşa.
Kin sığmaz ceplerimize, ilk günden taşar.
Kürt'ü yakıştırdılar bıyığa, kalın kaşa.
Her gün piknik yaptık cehennemin ta dibinde,
Delirip kırk altılık rapor aldık ruh tabibinden.
Ağzımızı bağladılar bağırdıkça, inat ettik,
Parmakları kırıldı müzisyenin de katibin de
Artık eskisi gibi görünmüyor kimsenin suratı,
Eşeğe altın semer vurdular, sorup soruşturdu kır atı.
Sevimli görünmedik birinin etrafında tur atıp,
Bu gidişle asla geçemeyeceğiz sıratı.
Elimize siyah kalem verdiler,
Gökkuşağı çizmemizi istediler.
Gözyaşından kırılmayınca güneş,
Her birimizin yoluna pislediler.
Kayıt Tarihi : 13.1.2020 12:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayırlı çalışmalar.
TÜM YORUMLAR (2)