öy Okulu’nda Duyusal Eğitim / Hayrettin’in Devrimi
Okul zili çalmazdı burada. Rüzgâr çalardı, çocuklar da yaprakların ritmini izleyerek sıraya girerdi. Müfredat, doğanın kendisiydi. Eylül’ün sabah sisi fen dersiydi; kışın sobaya atılan portakal kabuğunun kokusu biyoloji.
Öğretmen Hayrettin, sınıfa kitap yerine bir keçi çanıyla girdi ilk gün. “Bugün ses öğreneceğiz,” dedi. “Ama kulakla değil, göğsünüzle.”
O günden sonra müzik dersinde metronom yerine bozkırda çınlayan çinko parçası kullanıldı. Çocuklar her sabah ayağına çiy düşmüş otları dinleyerek nota yazdı. Hayrettin’in talimatıyla kara tahta bile kaldırıldı. Çünkü bilgi gözle değil, duyuyla sızmalıydı zihne.
İkinci haftada çocuklar, gökte dönen şahinlerin kanat açıklığını çizerek geometriye giriş yaptı. Türkçe dersinde "ben" kelimesi yasaklandı; herkes "biz" diye başlamaya mecburdu. Çünkü köyde tekil kalmazdı hiçbir şey—ne dua, ne çocukluk, ne ekmek.
Ve yıl sonunda Hayrettin, çocuklara sınav yerine dereden yankılanan sesleri tanımayı sordu. 12 çocuktan 11’i doğru bildi. Ama 1’i “yankı yoktu” dedi. Hayrettin ağladı. Çünkü o çocuk, doğayı duymayan günü fark etmişti
İbrahim Şahin 2Kayıt Tarihi : 2.7.2025 23:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!