Kitapsızlık Hürriyeti Şiiri - Durdu Şahin

Durdu Şahin
994

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Kitapsızlık Hürriyeti

'Edebiyatın anlamı içinde düşünüldüğünde, birleştirici, disiplinize edici, kollektifşuur oluşturucu ve bu şuuru aksiyona dönüştürücü olmak gibi birçok gücü vardır' (s.5)

'Milletlerin birlik ruhunu sağlamada edebiyat en önemli görevi üstlenir. Çünkü doğrudan ve tesirli olarak bir milletin duygularına, düşüncelerine, hayellerine, ülkülerine en iyi şekilde edebiyat tercüman olur' (s.7)

'Edebiyat, günlük dar ve fakir sınırları zorlayarak geniş ufuklar açar. Bu gücüyle de insan ve toplumların bir kısır döngü içerisinde kalma sınırlarını genişleterek, bütün meselelere 'günlük'çülük dışında, geniş zaman boyutlarının aralığında bakma imkânını bahşedip aynı zamanda tefekkürün kapılarını da aralar' (s.10)

'T.S.Elliot'un dediği gibi, Bir millet büyük yazarlar, özellikle büyük şairler yarat¬maya devam etmezse o milletin konuştuğu dil de bozulur ve belki daha güçlü bir dilin içinde eriyip gider' (s. 13)

'Edebiyat şuurunun bir millette yer etmesi veya o millete kazandırılması gere¬kir' (s.21)

'Edebiyat eserleri için en önemli malzemenin dil olduğu hiç çekinmeden ileri sürülebilir' (s.29)

'Sanatçı eserini kimliğine kavuşturma çabası içinde bulunurken büyüklü küçüklü çilelerin içinde ekonomik çileyi çekmekten uzak kalamayacaktır. Sanatçıya kalan kar ise sadece manevi haz ve manevi doygunluktur' (s.31)

'Gerçek anlamı içindeki hiçbir sanat eseri köksüz değildir. Sanatta köke dayanmayan orijinallik çabaları zevksiz ve üslupsuz sanat anarşisini doğurması yüzünden, sanatı hafif perdelerde afişe etmekte, sanat zevki ve kültüründen mahrum bırakıp, sanata ilgisi olanları da soğutmaktadır' (s.36)

'Bir millet para kazanan bir yığın olarak devam edemez: Kitapları hor görerek, ilmi hor görerek, sanatı hor görerek, hayatı hor görerek, sadece para kazanmak için gayret göstererek ve bütün bunların cezasını çekmeksizin varlığını devam ettiremez' (s.39)

'Edebiyatta durmak, edebiyatı sevdirmek inançlı Müslüman Türk sanatkârlarının sorumluluğundadır. Çünkü 'edebiyat' adı altında verilen bazı eserlerde; Türk okuyucusunun dini ile, diğer değerleri ile alay edilmesi, sanattan çok dejenereyi hedeflemesi, istismar zihniyetini geliştirmesi, anlamına uygun bir edebiyatta durmayı daha da zorlaştırmıştır. Edebiyatımızın bütününe aynı çarpık kimliğin giydirildiğini propaganda edenler, bir dereceye kadar bunda başarılı olmuşlardır' (s.42)

'Edebiyatımızda işlenen konular yal¬nızca ve genel olarak edebiyat tarihini tekrarlamamalı, milli medeniyetimizin bütün unsurlarına açık olmalıdır' (s.47)

'Her devir kendi edebiyatını kendi yapar' (s.52)

'Sanat sefil olursa, insanlık seviyesizliğe doğru kayar. Çünkü sanatçı çağını sa¬dece yansıtmaz ona şekil de verir. Bir ce¬miyetin belli bir çağdaki yapısına baka¬rak sanat düzeyi hakkında bilgi edinebiliriz. Bunun tam tersi de olabilir. Yani bir cemiyetin belli bir zaman dilimindeki sa¬nat eserlerini inceleyerek o cemiyetin kültür yapısı hakkında ortalama bir fikri sahip olabiliriz' (s.63)

'Sanat bütün güzelliği ve çirkinliği ile yaratılmış varlıkların derinliklerinde tek ve son hakikatle buluşma çabası güder ve bu gaye ile yola çıkarsa, kendini her türlü sefil kollardan ayırdığı gibi, cemiyete de asıl görevi ile mütenasip bir yaşama düzeninin mesajını verebilir' (s.64)

'Sefil sanat, cemiyetin yapısını tenkit ederken körük takar. Tenkit müdahalesinin yerinde olması bir bakıma sanatın dayandığı istinat noktasına bağlıdır. Ancak bu noktayı iyi tespit eden sanat anlayışının tenkitçi tav¬rı cemiyetin yararına olacaktır' (s.72)

'Sanat din değil ama din ile birbirine tezat da değil. Sanat yalnızca 'Allah'ı a-rama' işinde eşya ve duyguda yorulan, yoruldukça sefillikten kurtulup 'Allah'ın ipi'ne sarılan insanoğlunun mutlu bir çabasıdır' (s.75)

'Sanat eserleri meydana getirilirken, sanatkârın içindeki bir yığın iç burkuntuları, anlatabilme sancılan, fikir çarpışmaları, sinir buhranları, izdi rap ağları, beynin en ince damarlarında birer meydan savaşı vererek doğarlar. Yorgunluğu farklı da olsa her sanatkârda anlatabilme çilesi değişik şekillerde tezahür eder. Bu değişiklik daha ziyade sanatkârın kültür yapısına, yetiştiği çevreye ve kişiliğine göre şekillenir' (s.79)

'Sanatta milletlerin törelerine ve kültür yapılarına göre değişebilen bir üsluptan, bir kimlikten bahsedilir ki, bu o milletin milli zevkidir. Milli zevk, milletlerin en büyük değer yargılarının toplamından oluşan seçkin prensiplerden doğar. Zamanla gelişen bu prensiplere göre milli zevkte değişmeler göze çarpar. Fakat sanata giydirilen milli muhtevadaki öz her türlü gelişme ve değişmelere karşı varlığını olumlu yönde korumalıdır' (s.87)

'Yazar, kendi fikrinin ne şövalyesi, ne Donkişot'u, ne saplantılısı, ne de riyakârı ve ne de korku saklayıcısı olmamalıdır' (s.97)

'Ruhunu ekonomiye, makineye, kısaca maddenin kofluğuna ve dolayısıyla nefsin emirlerine teslim eden insan, sanatta ruhu atmaya kalkınca ilkel bir kalabalık yoğunlaşmaya başlamıştır' (s.115)

'Okumaktan gaye; bilgi edinmek, görüş ufkunu genişletmek, yurt ve dünya meseleleri hakkında haber almak, belli bir branşta derinleşmek, sanat ve estetik duygusunu yoğunlaştırmak, kısaca dünya ve ahretine faydalı olacak bilgi hazinesine sahip olmak olmalıdır' (s. 126)

'Ekran, oyalama aynası yerine eğitim, öğretim ama şartlandırmama; saplantı, standart düşünceler yerine çok yönlü tefekküre geniş zihni açılar kazandıran bir vasıta durumuna girmediği sürece, telkin eden beylik kalıplaşmış düşünce kutusu olma kimliğini koruyacaktır' (s. 133)

'Sadece kitabı sevdirme ve yayma işini üstlenen bir merkez kurulmalı. Bu merkezin görevi ve yetkileri açık olarak belirlenmeli. Yazara açık ve net olarak önem vermek, ya¬zarın ürünü olan kitaba da ilgiyi artıracak¬tır' (s. 142)

'Biz edebiyatta büyük isimleri sırası geldikçe hatırlarız ama sadece isim olarak' (s.153)

'Kültürümüzün temel eserlerini çarpık ve eksik zihniyetlerden tanıma yerine, o kültür kaynaklarını anlama ve yorumlama cehdine sahip, milli şuur ve kültür erbabı fikir adamlarımızdan tanımanın, kültür varlığımızın ve dolayısıyla milli varlığımızın sağlam olması bakımından büyük önemi vardır' (s.155)

'Çağdaş Batı olarak isimlendirilen Batı, insanı olduğu gibi sanatı da, halis bü¬tünlükten koptuğunda seviyesizleşen parçalar halinde değerlendirmekte ve dolayısıyla doğru saydığı sakat hükümlerin çukuruna düşmektedir' (s.172

İhsan Kurt, Kitapsızlık Hüarriyeti.Serajans Yayınları, Ankara.

Durdu Şahin
Kayıt Tarihi : 12.9.2007 16:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Durdu Şahin