Kitabım Şiiri - Bekir Uğurlu

Bekir Uğurlu
76

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kitabım

1-ذ ْ ق َ ا ل َ ر َ ب ّ ُ ك َ ل ِ ل ْ م َ ل ٰ ٓ ئ ِ ك َ ة ِ ا ِ ن ۪ ّ ي ج َ ا ع ِ ل ٌ ف ِ ي ا ل ْ ا َ ر ْ ض ِ خ َ ل ۪ ي ف َ ة ً ۜ ق َ ا ل ُ ٓ و ا ا َ ت َ ج ْ ع َ ل ُ ف ۪ ي ه َ ا م َ ن ْ ي ُ ف ْ س ِ د ُ ف ۪ ي ه َ ا و َ ي َ س ْ ف ِ ك ُ ا ل د ّ ِ م َ ٓ ا ء َ ۚ و َ ن َ ح ْ ن ُ ن ُ س َ ب ّ ِ ح ُ ب ِ ح َ م ْ د ِ ك َ و َ ن ُ ق َ د ّ ِ س ُ ل َ ك َ ۜ ق َ ا ل َ ا ِ ن ّ ٓ ۪ ي ا َ ع ْ ل َ م ُ م َ ا ل َ ا ت َ ع ْ ل َ م ُ و ن َ
Türkçe Transcript(*)

Düşünki, RABBİN Meleklere: “Muhakkak ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim” dediği vakit ‘biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın’ dediler. “ her halde ben sizin bilmeyeceğinizi bilirim”.buyurdular. (Bakara-30)
-/+, canlı-cansız varoluşun tüm sırrı ve bu kitabın özeti bu mübarek ayeti kerime dedir.

Ve ADEM’e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip “haydi davanızda doğru iseniz, bana şunları isimleri ile haber verin! ” buyurdu.

Melekler “seni bütün eksikliklerden tenzih ederi, Ya RAB! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen! ” dediler.

“Ey Adem, bunlara, onları isimleri ile haber ver…! Buyrdu. Bu emir üzerineADEM, onlara isimleri ile bunları haber verince buyurdu ki: Size demedim mi ben herhalde göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum! ”

Ve o vakit meleklere: “ ADEM’e secde edin “ dedik. Derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten o, kafirlerden idi. (BAKARA 34)

2
Ve dedik ki “Ey ADEM; sen ve eşin cennete yerleşin. İkiniz de orada dilediğiniz yerde bol bol yiyin, Ancak şu ağaca yaklaşmayın ki haddini aşan zalimlerden olmayasınız.”

Tabii ki bu bir imtihan,
Öyle ki bıçak sırtı.
Sonsuz cennet emirdeyken
Merak edilen bir kırıntı.
Hissedildi ki zakkum
Havva’nın göz arını yırttı,
İblis, aldatırım edasıyla
Kendisince sırıttı.


3
İşte, Dünya üzerindeki toprağın can bulması, yani ilk insan ve atamız olan ADEM’in (A.S.) in vücudunda canlanabilmesi için pek de kolay olmayan bir aşama kaydedilmiştir.
Adem aleyhisselam’ın vücudunun oluşabilmesi için yeryüzünden muhtelif cins ve miktarlarda toprağın yüce ALLAH (C.C.) katına çıkarılması gerekmektedir. ALLAH (C.C.) dört büyük meleklerden CEBRAİL (A.S.) ’a yeryüzünün belirli yerlerinden toprak getirmesini emretmiştir. CEBRAİL (A.S.) yeryüzüne iner ve “ ben; senin ve benim ve tüm evren ve canlı – cansız her şeyin Rabbi olan ALLAH tarafından, senden bir kısım toprak almak ile görevlendirildim! Der. Toprak direnir ve “senin benden bir miktar toprak almandan ALLAH’a sığınırım der.
ALLAH’a sığınana zarar vermek haşa…. En büyük melek olsa bile CEBRAİL’in haddine değil. Görevi yerine getirememenin ezginliği ile üzgün bir vaziyette durumu YARATAN’a anlatır. Görev ve aynı akibet bu kez Hz. MİKAİL (A.S.) bekler. Ve sonrasında İSRAFİL (A.S.) toprak almak için yeryüzüne iner. “ Ben, ALLAH’ın emriyle senden bir miktar toprak almak ile görevlendirildim” der. Yeryüzü
“ben, senin benden toprak almandan ve beni eksiltmenden ALLAH’a sığınırım” diyerek İSRAFİL (A.S.)
In da eli boş dönmesine sebep olur. Son olarak Hz. AZRAİL (A.S.) görevlendirilir. AZRAİL (A.S.) diğer üç büyük melekin davranış yolunu tutar ve yeryüzüne “ Yüce Yaratımız adına ve O’nun emriyle senden bir miktar toprak almak zorundayım” der. Yeryüzü “ senin benden toprak almandanALLAH’a sığınırım” der. AZRAİL (A.S.) toprak almakta kararlıdır ve “SENİN ALLAH’A SIĞINMANDAN ALLAH’A SIĞINIRIM” DİYEREK TOPRAK ALMA GÖREVİNİ yerine getirir.
(İleride) daha detaylı olarak “ Meleklerin Görevleri” bölümünde anlatacağımız gibi, bu başarısından dolayı ALLAH, tüm canlıların yaşamlarına son verme görevini ödül olarak AZRAİL (A.S.) ye verir.
AZRAİL (A.S.) bu görevden dolayı tüm canlıların kendisine kırgın ve lanetkar tavırlar takınacakları düşüncesini na memnun bir şekilde aklından geçirirken yüce RAB, “her can alışına; hastalık, kaza, afet vb. gibi sebepler tayin edeceğimden, kimse sana kırgın olmayacak, rahat ol” diyerek görevini sabitler.

4
Ben, kitaba süsler, boş laflar, kelime oyunları vs.ler katarak kalınlaştırmak niyetinde değilim.
Amacım; bildiğim ve duyduğum doğruları, KUR’AN’ın emirleri ve doğrularından sapmadan üzerime farz olan tebliğ görevimi yazılı ve ıspatlı olarak yerine getirmek adına kalemimi yalattım kağıtlara.
Bu kitapçıkta üzerime farz olan İslami bilgilerimi tebliğ ediyorum. Tebliğ farzdır ve farzları öğrenmek İSLAMİ görevdir. Okuyun ve yorumlayın. Yorumlayın ki doğru yorumlarınız belki benim varsa yanlışlarımı düzeltir.
********************************************************************************** ve yeryüzünden alınan toprağa ALLAH(C.C.) şekil verir.Bir süre hz. ADEM süluetinde kalan toprağa iblis kötülükler ile muamele etse de, Bu sadece düşüncesinde kalır.
**********************************************************************************Ve üfürür toprağa RABBİM kendi kutsal nefesinden
ALLAHÜ EKBER sesi gelir, biraz evvel toprak olan bedenden

Yüce RABBİM kendi nefesinden toprak bir heykelcik halindeki ADEM’in burun kısmından üfürür ve böylece ilk insan yaratılmış olur. Bu ADEM (A.S.) dır. Yüce ALLAH’ın idrakiyle ADEM(A.S.) nin bilmesi gereken
Her şeyi kendisine öğretmiş Ve bildiklerini tekrar etmesini emretmiştir. Emir yerine gelirken melekler söylediklerine pişman olmuşlardır. Zira ADEM’in kendilerinden çok bilgili olduğu ortaya çıkmıştır.

…Ve ADEM’e bütün isimleri öğretti. O isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip “haydi davanızda doğru iseniz bana şunları isimleri ile haber verin” buyurdu.(bakara 31)

Melekler; “ Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz, Ya RAB! Bizim için Sen’in bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin, SEN” dediler. (Bakara 32)

5
“Ey ADEM, bunlara onları isimleri ile haber ver! ”buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleri ile bunları haber verince, buyurdu ki “Size demedim mi, Ben herhalde göklerin ve yerin sırrını bilirim.Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum.”(Bakara 33) .

Ve o zaman meleklere” ADEM için secde edin” dedik. Derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, Kibrine yediremedi, zaten o kafirlerden idi. (Bakara 34)

Ve dedik ki “Ey ADEM, sen ve eşin cennete yerleşin.İkinizde orada diklediğiniz yerde bol bol yiyin, ancak şu ağaca yaklaşmayın ki haddini aşan zalimlerden olmayasınız.”(bakara 35)
……. Kısa bir müddet önce sadece topraklar kartışımındanbir cansız parça iken Yüce YARATICI’ nın kendi nefesinden üflemesiyle canlanan ve meleklerin bilmediği şeyleri onlara isimleriyle bildiren ve meleklerin BAKARA30 da belirtildiği gibi ” yeryüzünde fesatlık yapıp kan akıtacak” diye düşündükleri İstenmeyen ADEM, ortama bir hayranlık havası bırakacak şekilde capcanlı duruyor. Elbette ki hakkettiği şekilde kendisine secde edilecektir ki ALLAH emridir.
Bu çok önemli bir andır.Zira kıyamete kadar ki sürede tüm günah ve sevapların müsebbibi var karşılarında.
Tüm cennet emrine sunulmuştur. Kendisinin uyukladığı bir anda, kendi ege kemiğinden can sıkıntısını giderecek HAVVA anamızı yaratmış ve kendisine zevce olarak vermiştir yüce YARATAN.
Bakara 35.ci ayette de belirtildiği gibi “ Ey ADEM, tüm cenneti sana ve eşine sundum. Sonsuz nimetlerimden yararlanın. Yalnız şu ağacın meyvesini size yasak ediyorum, ondan yemeyin ki asi ve zalimlerden olmayın.”
İnsanoğlu melekler gibi değildir. Daha ilerde detaylı ve genişçe belirteceğim gibi çift benliklidir. Nefis ve ruhtan yaratılmıştır.Daima yasağa veya sakıncalıya karşı bir merak veya merakı giderme amacıyla araştırma, deneme arzu eder. Ancak ADEM bir peygamberdir ve kendisini yoktan var edenin itaatkarıdır.
Tüm melekler ADEM’e secde ederken İblis (şeytan) secde etmemiş ve dolayısıyla ALLAH emrine karşı gelen bir asi olmuştur. Cennetten kovulmuştur. Buna sebep olan ADEM’ e ve kıyamete kadar çoğalacak olan ADEM soyuna kinlenir. ALLAH’ a “Bana yarattığın kul (insan) soyunu sana asi yapma, gösterdiğin doğru yoldan çevirme yetkisi ver. Beni bununla görevlendir ki Sana küçük çıkarlar için kullarının kendilerini bana nasıl sattıklarını göstereyim” der.
6
HAŞŞAA ALLAH la pazarlık yaparken, ADEM’ e secde etmemesinin sebebi sorulur. Herşeyi yoktan var eden ve bilen ALLAH bilmez mi? Sadece kibrini ibra ettirir. “Ben ateşten O ise topraktandır. Ben ondan üstünüm ve onun için secde etmedim” der.

“Pekala cennetimden kovuldun “ der yüce RAB. “Yaşam devam ettikçe seçilmişler hariç; istediğin görev senin ve ordunundur. Şunu bil ki sana uyanlar cehennemde senin ateşinle yanacaklardır.
Pekala cennetimden kovuldun “ der yüce RAB. “Yaşam devam ettikçe seçilmişler hariç; istediğin görev senin ve ordunundur. Şunu bil ki sana uyanlar cehennemde senin ateşinle yanacaklardır. (HAŞR SURESİNİN 16.AYETİ YAZILACAK.)

Asıl konumuz insanlığın çoğalışı, din/ler ve son hak din olan İSLAMİYET'inevrenselliği, insanların gerçek insanlıktan nefret ettireceği büyüklenme ve ihanetleri.... Bu yüzden ADEM - HAVVA ve şeytan ilişkileri, cennetten kovuluşları, ve yeryüzü yaşanrısı için sadece anlatılması gerekenlşer bu aşamada KUR'AN - KERİM den gerçeklerle anlatılacaktır.

Tabii ki bu bir imtihan, öyle ki bıçak sırtı
Tüm cennet emirdeyken, merak edilen bir kırıntı
Hissedildi ki zakkum Havva'nın göz arını yırttı
İblis; aldatırım idesiyle şeytanice sırıttı.

Görevini yerine getirmek için bir şekilde kovulan iblisin cennete girmesi gerekiyordu.KUR'AN - KERİM'de bu konunun detayına girilmemiş.
Ancak bir çok İslam tarihçilerinindeğişik görüşleri ve mantık yürütmeleri var ki; bunlardan en çok bahsi geçenin, iblisin yılanın ağzı içinde girmi,ş olabileceğidir.

MUHAMMED İBN KAYS tan İblis yılanı türlü vaatlerle kandırarak kendisiyle cennete girdi.ADEM (A.S.) yi kandıramayacağını anlayınca HAVVA yı kandırma planlarına tutundu. Aslında kendilerinin melekler gibi olmadıklarını, her an cennetten atılabileceklerini, ancak ve ancak bu yasak edilen ağacın meyvesinden yediklerinde kalıcı olup melekler mertebesine erişebilecekleri safsatasıyla Havva' yı kandırıp yasak meyveden yedirir. Havva da ADEM'e yedirir.
HAVVA yasak ağacın meyvesini kopardığında ağaç kanadı. Giydikleri elbiseler üzerlerinden kendilerini atarlar. avret yerleri görünür ve vücutları kıllanarak pislenir. Son pişmanlığın çare olmadığı bir şekilde kaçışırlarken ALLAH (C.C.) nereye kaçabilirsiniz ki " Ben size bu ağacı ve meyvesini yasaklamadım mı? " Adem Havva yı, Havva İblisi suçlar ama çare yok suç işlendi, ALLAH buyruğuna uyulmadı.
ADEM; ALLAH ' ım bu kadın (Havva) beni suça sürükledi. Yüce RAB; Ey Havva O'na niçin bu ağacın meyvesini yedirdin diye sorduğunda ilginç bir cevap gelir. yılan bana yememi ve cennette kalıcı olmamı öğütledi. ALLAH yılana éniçin yemeyi emrettin " diye sorduğunda o kendisine iblisin zorlamasıyla emrettiğini beyan edince Cenabı Hak; İblise lanet okunmuştur, o dergahımdan kovulmuştur" buyurdu. Havva ya da " ey Havva bu ağacın kanamasına sebep olduğun için sen de her ay kana bulanacaksın " buyurdu.

7
ADEM ve HAVVA ALDATILMADAN ÖNCE NASILDILAR?
Adem ve Havva nın elbiseleri hakkında bazı eserlerde değişik ilerei sürüşler var ise de KUR'AN - KERİM ' e dayanmadığı için doğrulrukları şaibelidir.Ancak vücutlarını örten bir kıyafetlerinin olduğunu A'RAF suresi 20.ci ayetinden anlıyoruz.

“ ve derken şeytan kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmakiçin ikisinede vesvese verdi ve RABBİNİZ size şu ağacı yalnız birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti.” Dedi.(A’RAF 20)

Ve “ ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim “ diyede yemin etti. İllaki şeytanın yemini görevi gereği şeytanlığa sevktir. Öyle yada böyle artık yasak olan meyveden yenmiş ve imtihan kaybedilmiştir. Burada galip olan iblistir. Ama onun görevi zaten kulları yoldan çıkartmaktır. İleride bundan detaylı bahsedeceğiz.

Rivayetlere göre yasak ağaçtan yiyen ADEM ve Havva nın avret yerleri açıldı. ADEM bu durumdan utanarak cennet içinde sağa sola kaçışmaya başlarken saçı bir ağaca takıldı.
Hz. ADEM ağaca,
- “Bırak beni” dedi,
- “Seni bırakmayacağım” dedi ağaç
Bu arada RABBİ O’na;
- “Ey ADEM; BENDEN Mİ KAÇIYORSUN” dedi
- ve ADEM o ağacın içine girdi.
- ALLAH;
- ağacın içinden çıkmayacak mısın dediğinde
- ADEM;
- “Ey RABBİM; senden utanıyorum” dedi. ALLAH, bu vaziyet karşısında
- “Senin yaratıldığın toprağa öyle bir lanet edeceğim ki yetişen meyveleri dikene dönecekler” dedi. Rivayette hangi ağaç(lar) olduğu yazılı değil. Ağırlık olarak meyvesini yedikleri yasak ağacın bahis konusu olduğu fikri üzerinde durulmuştur.
KİTAB-I MUKADDES (Tekvin 3/7 – 9,11) de konu benzer şekildedir. Burada örtündükleri yaprağın da incir ağacının yaprağı olduğu belirtilmiştir.

CENNETTEN KOVULMALARI
A’raf suresi 22

Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında ikisine de ayıp yerleri görünüverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla (incir) yamamaya başladılar.
RAB’ leri onlara;
“ Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır demedim mi? ” diye seslendi.
8
A’RAF 24

“Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz. Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde.” Diye buyurdu.

A’RAF 25

“Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız.” Dedi
ALLAH Hz. ADEM’i gökten yere indirince O’na Hint toprağında Dehna denen yeri uygun görmüştür. Bu yüzden buranın hiç bitmeyen çok hoş - haz alınan- bir koku ile kaplandığı söylenir ve Adem’in getirdiği cennet kokusuna bağlanır. Dehna dışında yine Hint toprağında bulunan üç bölgenin (Buz dağı, Serendib adası, Neud) daha ismi geçmektedir.
HAVVA ise Cidde’ye indirilmiştir. Birbirlerini aramaya başladılar. Hz. ADEM Havva’yı araya araya Arabistan’a geldi ve buluştular. Buluştukları yere “ Müzdelife” dendi. Havva burada Adem’e yaklaştı.
Yılan delil ve rivayetlerin kuvvetlilerine göre Isfahan’a, bazı rivayetlere göre de Nusaybin veya Sahra’ya indirildi.
İblis ise Meysan isimli bir yere indirildi. (bu belirtilen yerler rivayettir ve fazlaca önemi de yoktur.) Asıl olan yaptıkları hatalardan dolayı cennetten kovulmaları ve yeryüzü yaşantısının başlamasına vesile olmalarıdır.

ADEM – HAVVA BULUŞMASI, İBLİSİN MUSALLASI.

ADEM yeryüzüne indirildikten sonra son derece pişman oldu. Hint diyarına ilk indirildiğinde ayakları en yüksek iki dağın üzerindeve başı cennete yakın olacak bir boyda imiş ki, ilk indiğinde meleklerin kendisiyle sohbetini rivayet ederler. Sonradan boyu gene rivayete göre 60 – 70 arşın indirilip aslına döndürülür. Gece-gündüz pişmanlığını ALLAH’a duyurmaya çalışır.
Cennetten inerken ALLAH katından görerek hafızasına aldığı bazı kelimeleri toparlayıp duasına ekleyince affolunur ve Mekkeye yönlendirilir.Arafat dağı eteklerinde Havva ile buluşurlar.

Birçok detay ve rivayetler var ve artık bunlara girmedenkitabın asıl konusuna yoğunlaşalım. İyi okumalar.

Hz. peygamberimizden buyuru olarak SEMÜRE İBN CÜNDEB’İN RİVAYETİDİR.

“Vaktiyle Havva’nın dünyaya getirdiği her çocuk ölüyordu. Bunun üzerine Havva, çocuğu yaşarsa ona “ Abdulharis” adını vereceğini adadı. Bu adaktan sonra Havva’nın çocuğu yaşadı. Havva çocuğa bu ismi iblisin ilhamı ile vermişti.”

Havva ilk çocuğuna hamile olup yükü ağırlaştıktan sonra iblis Havva’nın yanına gelip o’na;
-Ey Havva Karnında olan nedir? diye sordu
Havva
-Bilmiyorum diye cevapladı.
-Gövdendeki bu nesne kulağından mı, burnundean mı, gözünden mi nerenden çıkacak? diye sordu iblis.
-Bilmiyorum.
İblis karnındakinin çocuk olduğunu, çocuğun ve doğumun ne ve nasıl olacağınıizah ettikten sıonra;
Çocuğun sağ salim doğarsa benim emrime itaat etmelisin, aksi halde onu öldürürüm, itaat eder misin? deyince Havva;
-Evet itaat ederim dedi.
İblis O’na
-Çocuğuna Abdülharis adını ver diye emretti. İblis, Haris adıyla da anılırdı.
Havva Adem’in yanına gelip
-Şöyle şöyle bir rüya görüp şöyle bir söz verdim. dedi.
Adem O’na uykuda gördüğünün İblis olduğunu ve tuzağına düştüğünü anlattı.
-O bizi cennetten çıkaran düşmanımızdır. Ona uymayıp şerrinden sakınmalısın. diye tembihlediyse de İblis tekrar havanın yanına gelip aynı şeyleri tekrarladı ve Havva da kendisine uyacağını söyledi.
Havva çocuğunu sağlam olarak dünyaya getirdi ve ona abdülharis adını verdi.
Yüce ALLAH bu durumu A’RAF suresi 189-190 ayetlerinde anlatıyor.


A’RAF189—O ozattırki sizi bir tek nefisten yarattı, eşini de ondan var etti ki gönlü buna ısınsın. Onun için eşine yaklaşınca o hafif bir yükle hamile kaldı. Bir müddet böyle geçti, derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi birden kendilerini yetiştiren ALLAH ’a şöyle dua etler. “bize Salih, yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen yemin ederiz ki kesinlikle şükreden kullarından oluruz! ”
A’RAF 190—Fakat ALLAH kendilerine yaraşıklı bir çocuk verince tuttular O’na kendilerine vergisi üzerine birtakım ortaklar koşmaya başladılar. ALLAH ise onların koştukları şirkten yücedir..

Havva’nın iblise itaati, Adem’in karşı çıkışı ve iblisin çocuğu öldürüşü … Bu acı ve çelişki üç batın devam etti.
Bazı rivayetlere göre üç çocuğun doğum ve ölümünden sonra sonra olacak çocuklarının yaşayışı vesilesine Adem’in de şeytana itaati ileri sürülür ki bu israiliyetten başka bir şey olmamalı. Zira yüce ALLAH ‘ın nefesinden üflediği ve sevgili peygamberi olan Adem’in her ne olursa olsun şeytana itaati söz konusu olamaz ve en önemlisi şeytanın can alma yetkisinin olmayışıdır. Doğruluğu KUR’AN-ı KERİM ’e dayanmayan bir sürü rivayet ve yalanla kitaplar doldurulupbeyinler meşgul edilir olarak konu dışına çıkılmıştır.

YERYÜZÜ YAŞANTISININ BAŞLAMASI VE ÇOĞALIM.

Yeryüzü yaşantısı yani bugünleri görüşümüz iblisin Adem ve Havva’yı, Havva vasıtasıyla kandırarak cennetteki yasak meyveyi yemeleri dolayısıyla başlamıştır.
Acaba iblis bir şekilde cennete girip Havva’yı ve vasıtasıyla Adem’e yasak edilen ağacın meyvesini yedirmemiş olsa idi, veya İblis dahi meleklerle birlikte secde etmiş olsa idi YERYÜZÜ HAYATI başlayacakmıydı.
EVET….
Zira BAKARA suresi 30. Ayet mealini tekrar hatırlayacak olursak EVET.

…Düşün ki Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halife tayin edeceğim “…..
Cümlesi açıklıyor her şeyi.

>Hz. Adem’in gece gündüz ALLAH (c.c.) tarafından affedilmesi için yaptığı onca yakarış ve dua netice vermeyince, cennetten kovulma aşamasında ALLAH katında gördüğü kelimeleri duasına ekler ve duası kabul olur.
Tarihçilerin çoğunluğunun ortak görüşü olarak Gökyüzünde ALLAH katında gördüğü bu ayetin hitap ettiğinin yüzü suyu hürmetine diyerek başlayıp bitirdiği yakarı sonrasında affedilir ve Havva ile buluşmasına yön verilir.

“Yüce RABBİM alemlere rahmet olarak yarattığın / yaratacağın kulunun HABİBİNİN (MUHAMMED) yüzü suyu hürmetine beni bağışla” dediği zaman bağışlandı.

Biraz evvel bahsi geçen Havva’nın çocuğunun yaşaması için şeytana mutlak itaati, çocuğa “Abdülharis” adını takması ve Adem’in bu ismi şeytanın kulu (harisin kulu) yerine ALLAH’ın kulu anlamına gelen Abdullah adıyla değişmesive neticeten doğan üç çocuğunun da şeytan tarafından öldürülmesi israiliyatının konumuza bir faydası olamayacağı görüşünde olduğum için iblisi daha fazla güçlü göstermemekiçin burada kapatıyorum.
ASIL VE DOĞRU OLAN Havva’nın her batında biri kız biri erkek olan ikizler doğurmasıdır yeryüzünde çoğalmayı sağlayan.
Şöyle ki bir batındaki kız diğer batındaki erkekle ALLAH’ın izni doğrultusunda evlendirilerek yeryüzünde nufus artımı gerçekleşir ki bu Habil ve Kabil olayına dek devam eder.
- Kabil ve Klima bir batında doğmuşlardır.
- Habil ve Liyuza da diğer batında doğmuş olup Kabil ve Klimadan küçüktürler. *kuvvetli rivayetlere göre Adem ve Havva’nın 120 batınikiz çocuğu olmuştur ve son batının isimleri “Abdülmuğis ve Emetülmüğis” tir.

HABİL VE KABİL OLAYI – İLK CİNAYET

Adem ile Havva yüce ALLAH ’ın isteği doğrultusunda buluştular. Daha önce de bahsettiğim gibi Havva her batında biri kız diğeri erkek ikiz evlat doğurarak ve alt üst batın kız ve erkekleri evlendirerek aile oluşumu ve insan soyunun artımı, sosyal olayına girişimde bulunuldu. Bu sosyal olay hiç itirazsız Kabil ve İklima ikizleri ile Habil ve Liyuza ikizlerinin evlenme çağına dek gelmeleri ve Kabil’in, Habil’in ikizi Liyuza ile, Habilin ise Kabil’in ikizi İklima ile evlenme kararının açıklanmasına dek devam etmiştir. Kabil bu evlenmeye şiddetle karşı çıkarak kendi ikizi olan İklima’nın
Liyuza’dan güzel olmasını ileri sürerek kendi ikiziile evlenme kararında olarak o zamana dek süren ve ALLAH emri olan töreye karşı çıkmıştır.
-İklima benim ikizim Onunla ben evleneceğim,, diyerek içinden çıkılmaz bir duruma vesile olmuştur.


MAİDE 27—Bir de onlara ADEM’İN iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinin ki kabul edildi, diğerinki edilmedi. Bu “Ben seni kesinlikle öldüreceğim! ” dedi. Diğeri “ALLAH ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.”

ALLAH’ın ve aile büyüklerinin emrine karşı geldiği kendisine tebliğ edilmesine rağmen kararından caymaz ve Hz. Adem’in son teklifinin denenmeye uygun olduğuna karar verir. Ayeti Kerimede de geçtiği gibi her biri ALLAH’a birer kurban sunacaklar ve kimin kurbanı kabul edilirse İklima (Klima) onun olacaktır.. Bir takım rivayetlere göre kurban takdiminden önce, Adem ailesinden ayrılarak bir yere gitmişti ve gitmeden önce bir süreden beri Habil’in başına bir şeyler gelebileceği düşüncesi aklını kurcalayarak kendisini tedirgin ediyordu. Evinden ayrılırken gökyüzüne “evladımı/larımı gideceğim yerden dönene kadar sana bırakacağım sen onları korur musun? Dediyse de gök bu teklifi kabul etmedi. Aynı teklifi dağlara ve yere de yaptı ve aldığı olumsuz cevapların akabinde, o esnada evinde yetişkin vaziyetteki Kabil ’e aynı teklifi yaptı ve Kabil teklifi kabul etti.Kabul etmenin dışında birde şifahi olarak güvence verince Adem gitmesi gereken yere tereddütsüz gitti. Kabil kendisine “ evet emanetlerine hamilik yapmayı yani bakmayı kabul ediyorum ve geldiğinde onları sağ salim bulabilme garantisi veriyorum” der.
Bu görev ve ayrıca yaşça da büyüklük kendine olan özgüvenini de arttırmış ve davasında da haklı olduğu kanısını güçlendirmişti. Habil bir yandan, Kabil bir yandan Kabil’in ikizi olan ve aslında kural, örf ve ALLAH emrine göre Habil ile evlenmesi gerekli olan Klima ile evlenme hazırlığında iken aralarındaki muhalif durum, haklılık konusunun netleşmesi açısından ALLAH ’a birer kurban adarlar. ALLAH (C.C.) hangisinin kurbanını kabul ederse o Klima ile evlenecek ve bu konu da tatlıya bağlanarak kapanacak.

SUNULAN KURBANLAR;
Kabil, ziraatla uğraşır uğraşır, ekin eker biçer, bağcılık ve bostancılık yapar. Nede olsa kurban olduğum ALLAH, MÜLK suresinin 15. Ayetinde de buyurduğu gibi, tüm dünyayı, yeryüzünü insanlığın emrine uysal ve bereketli kılmıştır. Kurban olarak biçtiği üründen başaklı bir demet (ki buğday veya arpa şeklindeki rivayetler eşit olduğu ve KUR’AN ‘DA da belirtilmediği için netlik yok) ürün sunar. Habil ise hayvancılıkla uğraşır ve kurban olarak en sevdiği ve en semiz olanhayvanını kurban olarak sunar. Gökyüzü açılır ve bir ateş parlaklığı Habil’in kurbanına isabet eder. Yine rivayetlere göre bu kurban ileride Hz. İBRAHİM ‘in Hz. İSMAİL’i kurban etmek üzere iken Hz. CEBRAİL ’in getirdiği koç olarak o güne dek cennette besiye alınmıştır. Kabil; kendi kurbanı yerine kardeşinin kurbanının kabul edildiğini görünce çılgına döner, asileşir. Ağzı ağza alınmayacak kelimeler ile dolar sarfeder, kafası bozulur her haliyle tehditkar olur. Habil’e döner ve sinirli bir şekilde “ seni kesinlikle öldüreceğim” der. Habil, inancı tam bir peygamber oğlu olmanın verdiği ALLAH’A teslimiyetle “ And olsun ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin rabbi olan ALLAH ’tan korkarım. (Maide Suresi 28.ayet. Cüz 6, sahife 111) der ve Kabil’in kendisini bulamayacağını düşündüğü yerlere, gizli – tenha yerlere giderek hayvanlarını otlatır. Kabil; Habil’in sözlerinden her ne kadar etkilenip ürkmüşse de, bir yandan Klima ile evlenememe düşüncesi, diğer yandan Kurban sunumundaki yenilgisi cinayet isteğini kat be kat arttırmaktadır. Her ne kadar Habil’in MAİDE suresinin 29. Ayetindeki “ Ben hem benim hem de kendinin günahını yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası işte budur! ” Sözleri ürkmesine neden olmuşsa da bir gün bir dağın yüksek yamaçlarından birinde Habil’i hayvanlarını otlar vaziyette gördü. Oraya yöneldi, uzun yürüyüş sonrasında Habil’in bir ağaç gölgesinde uyuduğunu gördü. Yerden büyükçe bir taş alarak kafasını ezmek sureti ile Habil’in canına kıydı. İşte o gün tertemiz dünya – gök, ilk cinayete tanık oldu. Tertemiz toprak, ALLAH’ın nefesinden üfürmesi ile ADEM’e vücudu-can olmuş iken şimdi ADEM oğlunun kanını emmekte. Artık Habil’in madden dünyası ile ilişiği kesilmiş oldu kendi öz kardeşinin vasıtasıyla. Klima ne O’nun nede ötekinin oldu.
Bir insanı öldürmek, bir ağacı kesmek, bir çiçeği koparmak, bir köprüyü-binayı yıkmak tek kelimeyle bozmak ve yıkmak ve kırmak ne kadar basit ve kolay değil mi?
Örneğin bir bardağı yere atarsın, onlarca parçayaayrılmak suretiyle kırılıp dağılır. Basit ve kolay. At; kırılsın. Ama onlarca insan bir araya gelse o parçaları toplayıp ne yaparlarsa yapsınlar bardağı asla ilk şekline getiremezler. İşte Kabil de yıkıcı – kırıcı isyankar olmayı, nefsini yenmek yerine ona yenilerek öz kardeşi Klima (İklima) yüzünden nefsine de zulmeden olmayı seçmiştir.

MAİDE 30 “Bunun üzerine nefsi ona kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi de tutup onu öldürdü ve artık hüsrana uğrayanlardan olmuştu.”
Evet; kutsal ayette de belirtildiği gibi hüsrana uğramıştı. Yoktan var etmek – ölüden diriyi yaratmak sadece ALLAH ’a mahsus olduğu için son pişmanlık O’na fayda vermedi. Artık İblise esir olmuş, Ana baba ve büyüklerine de asilik etmeye başlamıştı. Öyle ya, babasına verdiği sözde durmamak ona isyan değil midir? .....
Habil’i öldürdükten sonra Kabil ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette idi. Yaşamını elinden almıştı kardeşinin ancak bedeni orta yerde duruyor. Belki bu gün yarın kimse görmeyebilir ama mis kokulu dünyada naaş kokmaya başlayacak yavaş yavaş. Rahatsız edici kokuyu merak edenler takip ederek gidip cesedi görecekler. Bunun için yok etmeliydi. Hay7vanlarının olduğu yerden sırtına alarak tenha bir yere götürdü. Ordan başka bir yere, ordan başka bir yere. Böyle uzun süre avare avare dolaştı cesetle. Bu rivayet bazı yerlerde öyle ballandırılarak ve öyle uzatılarak yazılmış ki rivayette 40 gün, 40 hafta hatta hatta 40 yıldan bahsedildiği olmuştur ki gerçeği yansıtmadığına inandığım için laf kalabalığından kaçınmak amacıyla fazla derinine inmiyorum. B Velhasıl bir kıaç gün sonra etler kokmaya ve çürüyen etlerin kemikten ayrılmaya başlaması gündeme gelir ki bu konudan nasıl ve ne şekilde kurtulacağını bilememektedir Bir yere, bir ağaç gölgesine bırakmayı düşünse de sırtındaki kardeşinin etleri için takipte olan vahşi hayvanların parçalamasından korkar. Hatta bir ara aslında aslında böyle olmasının daha mantıklı olacağını düşünerek bu yönde bir girişimde bulunmuşsa da acı çekeceğini düşünerek bundan pişmanlık duyarak vazgeçmiştir. Bir başka rivayette Habil’in öldürülünce beyaz olan tenininsiyaha dönmüş olması fikren kurala aykırıdır. Zira vücuttan kan çekilince renk solar ve beyazlaşır. Tabii bunlar çoğunlukla rivayetlerdir. nİtibar dereceleri tartışılır.
Bir ağaç gölgesinde oturmuş, kardeşinin naşını ne yapacağını kara kara düşünürken karşısındaki ağacın dalına sanki O’na ders verircesine iki karga konarak kavga etmeye başlarlar.
MAİDE 31

Derken ALLAH kardeşinin nasıl gömüleceğini (cesedini nasıl gömeceğini) göstermesi için yeri deşen bişr karga gönderdi. O ”Eyvah şu karga kadar olupta kardeşimin cesedini gömemedim ha” dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu.

Kargalardan biri diğerini öldürür ve öldürdüğü kargayı yeri eşerek üzerini örtmek suretiyle gömer. Ayette de belirtildiği gibi ilk mezar da bu şekilde olur.
-Vay bana yazıklar olsun ki şu karga kadar olamadım ve öldürdüğüm kardeşim çürüyene kadar gömmeyi akıl edemedim diyerek bir yer kazar ve kardeşini gömer. Bu arada ADEM gittiği yerden dönmüştür ve teslim ettiği ailesinin eksiğini, yani Habil’i sorar Kabil’e. “Ben O’nun çobanı değilim diye umursamaz bir cevap verir. Bu olaydan sonra yüz yıl daha yaşadığı rivayet edilen ADEM(A.S.) hiç gülmemiş ve içine kapanmıştır. Hz.Yusuf’un babası Hz. Yakup ta, Yusuf’un başıma gelenlerden sonra hiç gülmemişti. Ama O’nun umudu vardı ve Yusuf’un ölmediğini biliyordu. (ileride bu konuya değineceğim.)
Aslında kitaptaki konumuz hayat hikayeleri vb. değil ancak ilkleri bilmek açısından kısa ve öz ve en önemlisi kutsal kitabımız KUR’AN- KERİM’E dayandırarak yazacağım.
Kabil ikiz kardeşi Klimayı Habil ile baba- ana – büyükler ve ALLAH emri olmak üzere olan kural gereği ile evlendirmeye yanaşmamış ve böylece isyan etmiş, asi olmuş ve de kaybeden olmuştur. Daha sonraları İblisin emrine girerek ateşe tapan Mecusilerin kul olarak ilki olmuştur. İlk cinayet, ilk mezar, ilk emre itaatsizlik vs. vs.

Bekir Uğurlu
Kayıt Tarihi : 26.2.2017 21:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


bu bir araştırma yazısıdır. İnşaALLAH kitap haline getireceğim. konusu ana rahmine düşüşten ölüme dek ninsanı anlatacağım. nşaALLAH ömrüm yeter.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bekir Uğurlu