Dicle kenarında durup,
Talebelerle oturup,
Onlara ders veriyordu,
Büyük veli Kerhli Maruf.
Onlar sohbet ederlerken,
Kıyıya gemi yanaştı.
Attıkları kahkahalar,
Onlara kadar ulaştı.
Kadınlı, erkekli gurup,
Birlikte içiyorlardı.
Dans edip, şarkı söyleyip,
Kendinden geçiyorlardı.
Hocasına şöyle dedi:
Talebelerden birisi.
-Şunlara beddua edin,
Sulara batsın gemisi.
Şeyhleri dedi onlara:
-Ben şimdi dua edeyim.
Sizler de benim duama.
Hep beraber Âmin! Deyin.
-Allah’ım bu kullarını,
Affet. Hidayete erdir.
Burda güldürdüğün gibi.
Ahirette de sevindir!
Talebesi hocasına:
“Hocam bu nasıl beddua?
Beddua değil bir dua.”
Kıssadan Hisse:
BEDDUA DEĞİL DUA ET
“Allah günahkâr kuluna,
Dünyasında verir mühlet.
Belki günahtan vazgeçer.
Allah’ta eder hidayet.
Önyargılı olma sakın.
Kimse için hüküm verme.
Kalplerini Allah bilir.
Günahkârdır diye yerme.
Günahını bilsen bile,
Tövbesini bilemezsin.
Allah günahı affeder.
O siler, sen silemezsin.
Sen Allah'a dua et ki;
Duana etsin icabet.
Yeter ki sen samimi ol.
İstediğinde ısrar et.
Sade kendin için değil.
Başkalarına dua et.
Allah’ın cenneti geniş,
Herkese yer kalır elbet.
Kayıt Tarihi : 5.1.2014 11:06:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!