Kara gözlüm, efkarlanma gül gayrı!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayrı! '
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.
Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
BİR SANAT GÜNEŞİ GELDİ GEÇTİ BU DÜNYADAN
RUHUN ŞAD OLSUN SEVGİLİ ZEKİ MÜREN
Gönüllerde yaşıyorsunuz Üstat...Ruhunuz Şâd olsun.
Hafızalarımızla alkışlıyoruz seni.
Şairin, şiirinde 'öter ötmez, tutar tutmaz, çatar çatmaz, batar batmaz, yatar yatmaz, biter bitmez' olumlu olumsuz tekrarlar kullanarak orijinal bir söyleyiş yakaladığı görülmektedir. Böylelikle hem redif karakterli dize sonu tekrarlarına yer vermiş hem de aynı çekimli fiilin olumlu ve olumsuz biçimlerinin öter-ötmez gibi bir arada kullanılmasından oluşan zarf-fiillere yer vermiştir. Şiirde ses değeri bakımından bir denge sağlanarak kavram karşıtlığıyla güçlü bir anlatıma ulaşılmıştır.
Askerliğini yapmakta olan bir gencin köydeki sevgilisine özlemi ancak bu kadar harika anlatılabilir. O zamanlar vatan borcunun bir de dört yıl olduğunu anımsamakta yarar var.
Bu şiirin bestelendiğini ve birçok sanatçımız tarafından seslendirildiğini belirtmek gerekir.
Dürüstlük, şiiri okuduğumuz gibi eleştirmeyi gerektirir. Şiirin 4+4+3 duraklı olması şiire ayrı bir lezzet vermiş. Bu durak sistemine oturmayan şiirde tek bir dizenin 'Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce...' olduğu görülmektedir. Bu kadar şiirinde disiplinine sahip olan bir şairin bunu bir nazarlık olarak bilinçli koymuş olabilir mi sorusu aklıma takıldı nedense.
Yüce Allah ruhunu şad, mekanını cennet etsin.
Onca zaman gelip geçti de bu şiir değerinden hiçbir şey kaybetmedi. Aksine zamanla değeri zamanla daha da arttı.
Tebrik ederim.
Bekir Sıtkı Erdoğan kaleminin farkı! Yıllardır dinlediğimiz, şarkı sözü olmuş şiiri.
Okumak hala keyif veriyor. Kaleminiz her daim yazsın...
öğretmen okulu son sınıftayız...tam 38 öğrenci var sınıfımızda...mezun olacağımız o son günün gecesinde sınıfça söylediğimiz şarkının sözleridir bu şiir...içimizde ağlayanlar,birbirine sarılanlar olmuştu...ayrılık kötü şeydi yani...
teşekkürler paylaşım için...şaire rahmetler dileyerek...
Şarkısınıda severek dinlediğimiz dizeler Tebrikler
Bekir Sıtkı ERDOĞAN la röportaj
Şiire ne zaman ve nasıl başladınız?
İlkokulda okurken şiire başladım. O zaman yerli malı haftası vardı. Öğretmen hafta hakkında konuştuktan sonra “Neler anladıysanız yazın.” diyerek bir kompozisyon ödevi verdi. Ben kompozisyon yazacağıma, ilk satırıma baktım ki mısra olmuş, altındaki de öyle. Bir de baktım ki şiir çıkmış ortaya. Behzat adındaki arkadaşıma gösterdim. Benim yazdığıma inanmadı. Öğretmen de öyle. Hatta hem kulağımı çekti hem de azarladı. Ancak daha sonra öğretmenim hatasını anladı. Sınıfta arkadaşlarıma hitaben “Çocuklar, arkadaşınız güzel bir şiir yazmış. Okusun da dinleyin.” dedi. Heyecanla okudum. Bir alkış koptu. Bu olay bana çok şeyler verdi, beni şiire bağladı. “Hiç durmadan tütüyor fabrika bacaları” diye başlıyordu şiir. Bu olaydan sonra oburca şiir okumaya başladım. O zaman da çocuk dergileri vardı. O kadar çok okumuşum ki ölçü içime yerleşmiş.
Ne güzel özlem, ne güzel anlatım, na kadar güzel şiir!Ne kadar güzel tasvir!Çok sevdiğim şair ve şiiri. severek okurum. tam puan +ant kutluyorum.selam olsun.
Buradan anlaşıldığı gibi vatan borcu sevdiklerimizden bile önde o bitmeden kavuşmak yok
Bu şiir ile ilgili 22 tane yorum bulunmakta