Çocukluk düşleri kurdu... Gün geldi evlendi, çoluk çocuğa karıştı... Lokmalar yetmez olmuştu.
Hayalini kurduğu dünya çok başkaydı. Bahar gözlerinde hep çiçekler açıyordu. Göç etmedi köyünden, her işte çalıştı, yılmadı. Evde bekleyen çocukları kıyamadığı yari vardı, gözleri..
Gidişiyle hüzünlenen gelişiyle neşelenen, sevinen bakışlarıyla eşine olan karşılıksız vaazla bir şey istemeden yuvasında ocağını tüttüren bir eşti..
Tarlada tapan sürmek kırları yeşertip harman kaldırmak bağ bozumu ki, kışa yaklaşan iklimler neden dört mevsimdi onun için.. Baharın başlayan ekmek kavgası kış gelmeden bitmesi gerekti, kışın iş olmazdı.
Kapıyı açtı dışarıya baktı; her zamanki gibi yer ve gök yüzündeki mesafeyi ölçmek istedi.
Yedi kat yerin altı, yedi kat gök yüzünün üstü diye düşündü. Çocukları koştu babaların ardı sıra sarıldılar iki yandan da bacaklarına, bırakmamacasına. bırakacaklardı Babaları lokma peşine düşecekti.. Artık karar vermişti; kışında çalışacaktı, evine ekmek getirecekti..
Önce düşündü kışın ne yapabilirim diye.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.