Kişiliksiz yaşanan şeylerin ömrü ne kadar kısa oluyor yaşamda.Belkide yaşanan o anla sınırlı kalıyor, oysa yaşanan şeylere kişilik katarak anlam katmak  o kadar kolay ki! ! ! 
Sevdiğine sarılıp sımsıkı öpeceksin, biraz daha derin düşününce aynı şeyi bir çok kıza(erkeğe)   de yaptığını da farkedeceksin, işte orda dur; sımsıkı sarılıp öperken onu koklamayı dene saçını tenini kokla.
Oturmuş bir yerde şarap içiyorsun, burası salaş bir meyhane lüx bir restoran, ayak üstü bir bar ve hatta  bekar evi olsun, şarabının rengi kırmızı, yada beyaz oda farketmezyapacağın tek şey; Şarabın yanında mum olmazsa olmaz deyip, uzakdogu tütsüsü, bilmem ne aromalı, kamasutralı, binbir renkli veya bakkalda satılan amiyane beyaz mum olsun, ne olursa olsun ama masanda bir mum yak.
Sevgilinle soğuk kış günlerinde sokakta, caddede, parkta, sinema yolunda, tiyatro çıkışında kolkola yürü, soğuk biraz daha yakınlaştırsın sizi.Ama yürürken elini montunun, ceketinin  yada paltonun cebine soktuğunda; onun en sevdigi ciklet yada o güzel çukulatadan küçük bir parça olsun.
Birlikteyken hayatının insanıyla, ağaçlara isminizin baş harflerini kazıma, kafeteryanın duvarına isiminizi yazma, yada masanın üzerini kaşık, anahtarlıkla isminizi çiziktirme, otur ona şiir oku, buram buram aşk kokan bir kısa öykü oku.
Karşında ağlarken o, öyle donup kalma.önce sımsıkı sarıl ona, vargücünle gögsüne bastır, başını hafiften yukarı kaldır, göz temasını sagla, parmaklarınla gözyaşlarını sil. Ve gözlerinden öpmüyorum”insan sevdiğinin nemli gözünden öperse yaşı hiç kurumamış”de.
Çevresindeki kimseyi üstün, büyük görmemesini ögret ona.Hiçbirşey ulaşılmaz değil de.Bak “En büyük Dağ bile penceremize sığıyor”de ona, yatır başını omzuna, birlikte pencerenize sığan kocaman dağı doyasıyla izle.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta