Sevgiden babil oluşturmak istedim…
Jeriko’nun duvarlarının arkasını gören…
Sazlıklar denizinde yürümek, raks edercesine…
Günümüzde ismi bile bilinmeyen, Üstad Ipuwer ile sohbet etmek…
Geza’nın tozlu kahvehanelerinde…
Sonrada Basra’ya uzanmak, yürümek usulca ormanlarda…
Gılgamış ile Ab-ı Hayatı aramak çöl sıcağında…
Hz.İbrahim’le tanışmak, ikinci yaratılışı gerçekleştirmiş Hz.Nuh’u anlatmak…
Sinaya uzanmak oradan, su kaplumbağası besleyen evlere konuk olmak…
Kahinleri dinlemek, kaplumbağa kemiklerini nasıl yorumladıklarını fırın sıcağında…
Belki Hakim Burkan’la tanışmak…
Akad’cayla seslenmek Roma’ya…
II-Ramses’le, III-Hatuşili arasına girmek, ‘’Durun’’ demek, Suriye diyarlarında…
Sonra II-Filip’e, hayırsız-yaramaz Büyük İskender adında bir oğlu olacağını söylemek…
Çıkmak Alplere, Odhinle sohbet emek, iki kuzgun sesi, iki bozkurt gölgesinde…
Han Kurum’u tebrik etmek, alkolü yasaklayıp deniz kenarında kurban kestiği için…
Yani tarihin ilk yasa koyucusu olduğu için…Kaçımız biliriz ki?
Sonra konstantine inmek, Helen’i kutlamak Hz.İsa’yı tercih ettiği için…
Oğlu Konstantin’e borçlu günümüz, dikili taşı yerine alamet olarak diktiği için…
Acaba sırrı ne Çemberli taşın?
Birden uçmak Anka gibi, Yenisey ve Volga’ya, Bengütaş’taki ilahi vahylerin sesini dinlemek…
‘’İşitin, begler, işitin ey gelecek…’’ ‘’İşte bu taşa vurdum, kazıdım hatalarımızı’’…
Selam etmek, Tonyukuk’a…
Oradan inmek Horasan’a, Yusuf Hemadani Yanında ki üç gülü görmek…
Mansur’a, Hallaç atölyesinde rastlamak, başına gelecekleri anlatmak…
Faydasının olmayacağını bile bile…
Horasan’dan yola çıkarken hastalanmak, tabip olarak İbn-i Sina ile tanışmak, kitaplarını muhafaza et demek…
Şifayı aldıktan sonra, Üstad Beyruni ile Hind’e Sefere çıkmak..
Çağın adının ismi olacağını çay içerken anlatmak, müjde vermek…
İnanın gez gez bitmiyor, bakalım yolculuk nereye gidecek…
Bu arada İbn-i Fazlan, çeşme başında bekler beni…
Antalya sahilinde Tancalı Battuta ile Ahi dergahında ziyafetteyiz bir an…
Geveze bir adam ama, gezmeyi çok seviyor…
Bursa’ya geçiyoruz beraber, Orhan Bey İznik’te misafir ediyor bizi…
Bu arada, Konyadaki Rumi’nin adı dillere destan…
Duyuyoruz adını, Merec-el Bahreyn diye…
Acaba hikayesi ne?
Uykuya dalarken bir derviş Aşk’ı sarıyor beni, ‘’ Sevelim, Sevilelim’’ diyor…
Bu ses, Piri Türkistandan avazlanan sesin, Anadolu lehçesinde kalplere mühürlenmiş adı Yunus EMRE…
Selam sana Türkmen Kocası, Selam Olsun Seni Kalplerinde Taşıyan Ariflere…
Bir seste Halep’ten çağırıyor beni, ‘’Minnet Eylemem Kimseye’’ diyor…
Ey Koca Nesimi Selam Olsun Can Sana, doğru dersin…
Bu gün rızkı veren Hüda, Yarın günahlara kefil Hz.Muhammed (S.A.V) …
Ama, işkence edecekler sana, yüzecekler derini, atacaklar kurda kuşa…
Olsun diyor İmamettin, olsun…Kefilim Yezdan…
Gez gez bitmiyor…
Kısa bir gezinti benimkisi, birkaç bin yıllık…
Selam olsun hatırlayan Canlara, Selam Olsun Geçmişi AN’a Taşıyanlara…
Sizlerde gezmek istemez misiniz, benim atladığım yerden günümüze kadar…
Emrah Bekci 2Kayıt Tarihi : 31.10.2013 05:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!