kasa, kasa;
bir siyah, tüysüz sağlık topu
hoppadanak atılan önüne.
şappadanak çevirdi
hayat oku, yüzünü.
her şey anidir, bu ölçüde.
bir uzun,
upuzun ip;
gerilen göğe.
uçarak yukarı mı çıkartacak
Necati Çerçi`den Kurt Hoca
çırpıştırarak kara pelerinini...
Arı Kovanı 100 Yıl Çukurambar Balgat;
sözlücü Fitnat, İngilizceci.
sanki kışla burası,
beden eğitimi salonu bozması
basketbol sahası.
turnike gişeleri, hani nerde?
kasalar...
hiç de
Esat Dörtol`daki
ya da Namık Kemal Kumrular
girişindeki,
sabahın erken saatinde
getirdiği kamyonların
kasaları andırmıyorlar -
büfe önüne yığılan
meşrubatın...
kasalar,
her taraftalar,
koskocaman ve ulaşılmaz
-kaçış var mı
küçük çocuk için...
yağmur gürlüyor gene,
bibaşa olduğundan..
yoksa güzel,
çıkış bizim nemize.
kaldık pırpırıl bir baykuş
gibi çöktük dimdik,
kaybolduk boğutlarda,
istikbal istedim diyene
gene bunu gözeten
bir tutku sevgilisi, Savarona.
Atatürk, Napolyon değil.
uzun yol, de bana:
sırrın ne?
nerden geldi de yerleşti
anlaşılması kolay
olsa da, ufak şiirler?
nerden geldi
de yerleşti sürprizci?
dulbeyaz kaç fersah yunus-dip,
ulaşılabilecek mi,
bayrak boyu-gök?
hiç talep edilmez mi
askerlik, deli misin...
ah müjde mi veriyor,
feda canım sana cicim...
uzaylı mı sapsade?
nasıl böyle kısa?
yol mu kısa, yol mu?
Akın AkçaKayıt Tarihi : 22.1.2007 04:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!