Yelelerinden şems harelenir
Babil’in
Beslenir ayn…
Arıtılmış hülyalardan
Hû çeker Yusuf,
Züleyha sayıklar meçhulleri
Dermansız düşer yağmur telveye
***
Kandiller filizlenir
Kıvrılan Nil’in suskusunda
Sûru üfler…
Asur surlarında
Nisa nın tırnakları zahiri sorguda
Zar atılır mı âşık yerine?
***
Kurur köşeleri kahvelerin
Kelimeleri yutar
Çarkıfelek
Saçaklarında büyür ela
Düş(er) rahvana asırlar
Fresklere gark uykularda…
Acemi Kalemler Edebiyat
Esra ErdoğduKayıt Tarihi : 25.9.2008 00:41:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
En derin hürmetlerimle...başarılar dilerim...
Her şey gönlünüzce olsun..esen kalınız her daim.
Bu güzel çalışma ile karşılaştım.
Tebrik ederim
Yaşayacaklarınız,
Yaşadıklarınızdan
daha renkli,
Daha hareketli,
daha bereketli
Geçmesi temennisi ile
Doğum gününüzü tebrik eder
Sağlık
Afiyet
Başarı dolu bir ömür
Yüce Rabbimden niyaz ederim
Osman ERDOĞMUŞ
SAKARYA
YUSUF'U KAYBETTİM KENAN İLİNDE
Yusuf'u kaybettim, Kenan ilinde...
Hüznün çocuklarıyız biz. Yüreğimiz kabuk bağlamış yaralarla. Bir dokunulup, bin ah işittiren yürekler. Acı katığımız.Umut örselenmiş yüreğimizde sadık bir yoldaş...
Güneş en erken bize doğar, ilk ışıklarını bizimle paylaşır,geceden yalnız bırakmamışız dostumuzu.Yüreklerimizi ısıtır,sonra da bizi geceye bırakır...Yıldızlara...Uzaklara...Derinlere... Karla kaplı yüreğimiz üşür, yalnızlıktan...
Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz!
Bir tebessüm etmişsek Güneş'e, bin defa da sessizliğinde ,sensizliğinde ve gecenin eşliğinde ağlamışız.Kuyuya bırakılan Yusuf'uz...
Dudaklarımızın kenarında mütevazi bir tebessüm saklıdır.Gözyaşıyla beslenen... Kim bilir belki umut oradan yeşeriyordur yüreklere... Sakın dokunmayın yüreğimize.Vardır her zaman hüzün gözbebeklerimizde, bir dokunulsa akıp dudaklara doğru kayacak olan bir yudum gözyaşı seli...
Kuyuya terk edilen ey Yusuf! İhanetin hançeri sürekli aynı ellerde midir? Her zaman kardeşler mi bırakır kuyuya? Ya anneler? Ya babalar? Onlarda bırakırlar mı evlatlarını kuyuya? Bir ömür kuyuda geçer mi Yusuf? Sahi kervancılar ne zaman geçecek buradan
Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz...
Yusuf! Ey Mısırın Sultanı!
Peki ya ben kimim? Neden kuyu? Benim Mısır'ım neresi? Kader garip bir bilmece midir ey Yusuf? Ne zaman çözülür bu bilmece?
Gecede neler gizlemiş sahip? Neden uykusuz geceler? Neden tatsız hayat? Neden içtiğim suyun tadı yok? Yoksa...
Yoksa bu kuyunun suyu mu?
Yusuf! Bir ömrün vebali nedir? Ödeyebilir mi bir insan bunu? Kuyudan ne zaman çıkılır Yusuf? Ellerimi uzattıkça engelim çarpıyor Yusuf? Bir küçük kuş gibi dışarı çıkmak için çırpındığımda , kafese çarptığımda , elimde sadece yorgunluk kalıyor! Yüreğim acıyor! Başım yorgunluktan dönüyor! Yorgunluğum bedenden değil ha!
Zihnin o kadar yoğun ki Yusuf?
Bu ne yaredir ki derman bulunmaz!
Sahi sen kuyuda iken neler yaptın? Kimlerle arkadaş oldun? Kimi sırdaş tuttun masum yüreğine? Nemli duvarları mı? Nasıl tutundun o kuyuda? Kolların seni taşımaktan yorulmadı mı çıkmak için her elini uzattığında? Umut var mıydı minnacık yüreğinde? Sahi onu nasıl sakladın kirli yüreklerden?
Yunus öldü deyu sela verirler...
Yoruldum ben Yusuf? Yaşamak var ile yok olmak arasında bir çizgi ? Çokta önemli değil nefes alıp vermek!!! Bu bilmecenin sonu nedir Yusuf?
Üşüyorum...
Ürperiyorum...
Ya sar bedenimi bedenine...
Ya da bırak düşeyim...
Adaşım! Tut artık göğüs kafesimden...
Yoruldum, düşeceğim. Sahi düşsem de kurtulacağım, bıraksan da!
Ya tut! Ya da bırak!
Araf ta bırakma...!
Ölen beden imiş aşıklar ölmez!
TÜM YORUMLAR (7)