Geceydi,
Dışarıda sessiz sedasız yağan yağmurlara karıştım,
Vedalar sahiline koşar gibi,
Irmağın üstünde bir dal parçasıydı yüzün.
Kirpiklerimde gitmelerini taşıyamadım,
Islak sokaklarda artık tek başıma yürüyecektim,
Bu ne karşı konulmaz bir ıstırapki,
bir gölge gibi ardımdan yürür gelir.
Sabret şarkısıydı giderken dudaklarından dökülen,
Bir tespih tanesi gibi, dizip aşkın ipliğine sabrımı.
Tam ikibinüçyüzellidokuz gündür sabrediyorum işte.
24 Kasım 1997 daha dün gibi aklımda,
Bir sabrediş, bir elveda,
Ve bir ayrılık tarihiydi egzoz dumanlarıyla beynime yazdığım.
Takvim sayfalarında yitirilmenin kanıtıydı,
Yokluğunun çektiği ilk fotoğrafım.
Bütün evlerin bacalarından bir veda sızıyordu.
Artık tek başımaydım odamda,
Çayı hasretinle demleyip, yemeği sıcaklığınla pişirirken.
Karanlığa boyanmış duvarlardan incitmeden alıp yüzünü,
Aynalarda kendi yüzümün yanına yapıştırdım,
Merdivenden ayaklarını alırken,
Limon ağacının dallarından da ellerini topladım,
Ve işte tamamdı artık hayalimdeki resmin,
Bu yüzden masaya iki çatal iki de bardak bıraktım.
Bu nasıl bir esaret ki boynumdan aşağısı tutmaz,
Her neye dokunsam,
Her neyi tutsam sen,
Ey mutlu hayaller,
Sana yakışır mı şimdi böyle bir esaret.
Görüyorsun acıya nasıl dayanılır öğrenemedim,
Yokluğunu gün gün kirpiklerime bıraktım işte,
Ve ben kirpiklerimde gitmelerini taşıyamadım.
(Mayıs 2004 İST.)
Ahmet ÇapaKayıt Tarihi : 10.5.2004 22:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)